aylardan beri beklenen organizasyon kerem'in organizasyonu, ben düşes ve aycan'ın desteğiyle gerçekleşti. maç sabahı yağmurun camdaki takırtısıyla uyanan oyuncuların bir kısmı, maçtan havelka'da buluşup bira ve gey kokteylleri yudumlamayı tercih etti.
maç saati geldiğinde göztepe hilal tesislerinde sadece 7 kişi vardı. kısa bir bekleyişin ardından 12 kişi olundu, yağmur ve soğuk yüzünden kalan 2 kişi beklenmeden maça başlandı. ilk dakikalarda etkili olan komutan ve arkadaşları, düşes, efe ve komutan'la farkı erkenden açıyordu. mutu ortasaha da hem ileri hem geri destek verirken, ufuk bareen başarılı müdaheleleriyle alkış aldı. renç'in kaledeki performansı da sıradışıydı bu dakikalarda.
sahadaki ali can sayısı 3ü bulunca işler değişti. ahmet tarlan aycan ve arkadaşlarına kalede pek katkı sağlayamayıp gerçek takımına geri döndü. ayağımın dışıyla yaptığım dönen tsubasa vuruşunda topu kontrol edememesi pek şaşırtıcı değildi, müthiş vurdum. batu ve esenboğa aycan'ın arkadaşlarına katılınca geride kuvvet kazandılar ve farkı kapadılar. ilerde tunca ve ali g ufuk'u zorlarken, ortasahada ise dişe diş bir mücadele sergiliyordu her iki taraf da. renç'in kaleden çıkmasıyla gol yollarında daha çok alternatife kavuşan komutan ve arkadaşları aycan ve arkadaşlarının öne geçip farkı açmasına izin vermedi ve bu kıran kırana mücadele maçın sonuna dek sürdü. tek farkla kazanan biz olsak da her iki takım da müthiş mücadele etti ve bu soğuk havada maçı izleyenlerin içini ısıttılar.
maç içinde aycan'ın komutan'a attığı çalım çok konuşuldu ancak otoriteler bu çalımın bilerek atılmadığı konusunda hem fikirdiler. ali g'den yanlışlıkla sert bir bir tekme yiyen komutan takımının moralını düşürmemek için hemen ayağa kalktığında maçın sonucu belli olmuştu aslında. aycan'ın, (yoksa sawyer mı demeliydim?) bu çaresiz hareketlerini ise oldukça doğal karşılıyorum.
bir diğer konu da maçın son 8 dakikasına girdiğimizde kerem'in komutan ve arkadaşları kalesine attığı gol. ali g'nin şutunda top kaleci mutu'nun taşaklarına isabet etmişti hatırlarsanız. mutu acı içinde yerde kıvranırken topu önünde bulan kerem, anlam veremedğim bir şekilde topu tavana asıyordu. komutan futbol tanrılarının keremin bu ahlaksız davranışı izlediğini düşünürken, kerem renç'in frikiğini çizgiden çıkarıyordu. anlaşılan tanrılar maçın sonunda konuşacaktı. ali g'nin soldan müthiş vuruşuna, efe ve renç'in golleriyle cevap veren komutan ve arkadaşları maçı tek farkla da olsa kazanmayı bildiler.
alkış alanlar
çekişmeli giden skora rağmen fer-play
ali g'nin çıkışları ve sol çaprazdan golü
mutu'nun kaledeki performansı
düşes ve batu'nun orta sahadaki mücadelesi
efe ve renç'in ilerideki dinamizmi
komutan'ın bakmadan pasları
ufuk
ahmet tarlan'ın azmi
ıslıklananlar
kerem ve golü
tunca'nın etkisiz performansı
aycan'ın bana çalım attığını ve kendini sawyer zannetmesi
yırtık kale ağı
geç kalanlar
an itibariyle facebook premium adlı herkeşin profilini gördüğünüz falan filan bi üyelik sisteminin varlığını iddia eden aycan, kendi sunduğu kanıtlar tezini çürütünce çareyi geyleşip saçmalakta buldu. şimdi isterseniz aycan'ın giyim tarzı hakkında biraz lakırdı yapalım.
gördüğünüz üzere aycan'ın adeta götü kalkmış. bunun nedeni şüphesiz ki kemal tarafından lost'taki sawyer'a benzetilmesi. bu benzerliği yanında kızlar varken mütevazi bir şekilde reddeden aycan, yanında sadece erkekler varken fotoraftaki pozlara giriyor, bizlere çeşitli takma adlar takıyor. aycan'ın berberi musa usta'yı aradığımda, bana aycanın saçlarını uzatmak istediğini ve fransa l'oreal'den sawyer saçı renginde boya sipariş ettirdiğini belirtti.
musa usta
kerem sayesinde yurt mutfağını da görmüş oldum. bavulunu arabaya koyarken, bir çantayı ısrarla arka koltuğa koyması dikkatimi çekmişti zaten. seylan teyze'nin menüsünde lezziz bir tavuklu pilav, ve çorba vardı. pilava kattığı sarı pirinç hoş bir tat katmıştı. ellerine sağlık. ancak o eşsiz kıymalı böreklerini neden ıspanaklı yapmayı tercih etmiş anlamadım. bunun dışında keremin mutfağı kullanımı başarılıydı. yemekleri uygun sıcaklıkta yiyebildik. teşekkürler seylan teyze, teşekkürler kerem.
lise ziyaretimizin en akıl almaz olayıydı bu alet. daha sıcak bir günde daha uygun kıyafetlerle tekrar deneriz. o zamana kadar ilkokul öğrencilerinden biri düşüp bi yerini kırmazsa.
kerem'in maça saatler kala hastalanması sebebiyle, derbiye 3. bulmak durumunda kaldık bobo'yla. mutu veya memo'yu bağlama çabalarım sonuç vermeyince topu bobo'ya attım. kendisi benim de aklımdan geçen bir isim olan özbek'i ali sami yen stadı'yla tanıştıracağımızı müjdeledi. 5.30 sularında stada vardığımızda eski açık kapısında, arkadaşa köfte aldık metodunun sökmeyeceği bir gurühla karşılaştık. Fakat benim müthiş fikrimle, katlı otoparkın içinden geçerek en az 20 dakika kazandık. Daha önceki maçlarda neden bu yönteme başvurmadığımız meçhul.
tribüne girdiğimizde eski açığın merdivenleri bile çoktan dolmuştu. bobo'yu önden yollayarak yukarıları ulaştık ve güzel bir yer bulduk. özbek ali sami yen'e ilk defa geldiğinden onu mümkün olan en güzel biçimde ağırlamak istiyorduk. devre arasında tuvalete gitmek gibi bir maceraya atılan özbek 2. yarı döndüğünde daha sessizdi. bu yolcuğunda muhtemelen stadımızın son teknoloji merdiven tasarımına hayran kaldığı için ses çıkarmadığını varsayarak maça döndük.
herr skibbe sağ kanadı barışa emanet edip ileri hatta baros-nonda ikilisine yer vermeyi tercih etmişti. özet olarak, orta saha'yı beşiktaşa teslim ettik ama ileride lincoln-arda-baros üçlüsü çok çalıştılar ve maçı kazandırdılar diyebilirim. mustafa denizli elindeki kadroyu en iyi şekilde oynattı ve skibbe'nin aksine yerinde değişiklikler yaptı. nonda'nın oyunda sabri aydın gibi orta sahayı toparlayacak oyuncuların yedek kulübesinde kalmasını tek bir taraftar anlayabilmiş değil. neyse ki üç silahşörlerimiz teknik direktörümüzün hatalarını bastırdılar ve beşiktaş taraftarıyla dalgamızı geçebildik.
dönüşte yemek tercihimizi bir yazı tura sonucu şampiyon kokoreçten yana kullandık. üst katta tek bir garson olduğundan servis oldukça yavaştı. ama alt katta garsonlar vızır vızır çalışmaktaydı.televizyonlarda maç özeti veren trt'yi açtıran işletme sahibi, neden yukarıya bir kaç garson daha yollamadı anlayabilmiş değilim. aynen skibbe gibi, üst katın (sağ kanadın) aksadığını göremeyen şampiyon kokoreç işletmesi bu gecelik alt katın geliriyle (baros-lincoln-arda) idare ediyordu. ama artık hem skibbe hem şampiyon kokoreç bordeaux maçını düşünmeye başlamalı.
Recent Comments