jg

http://isjeffgoldblumalive.com/

posted under | 0 Comments

noel baba'nın özel hayatı

posted under | 0 Comments

stoch'dan penaltı dersi

maçın başı, kufo? adlı zenci forvete pas atıyo bizim mino, yalandan penaltı ama kufo kaçırıyo. sonra bi pas daha atıyo, yine penaltı. bırak diyo bu sefer. penaltı böyle atılır diyo.

baktı takım kazanamıycak o gol atmadan. bi vole, savunmadan dönüyo. falsolu çakim diyo, yazıyo. mirosval stoch. aka mino.



muhteşem de ingilizce konuşuyomuş. sempatik piç

ilginçlik

posted under | 0 Comments

bu yaptığım duygusal işkence

posted under | 1 Comments

vladimir weiss


mino'dan sonra bu çocuk da dikkatimi çekmişti. geçen arsenal'e kupa maçında da olsa gol attı, herkesin dikkatini çekti. mino'yu geçicek gibi hatta ilerde. babası milli takımın hocasıymış, oğlu da takımın yıldızı olacak.

posted under | 0 Comments

himym s05e10'daki seven göndermesini robin açıklamadan önce anlayanlar arkadaşlarım, hayatımın bir parçası olduğunuz için mutluyum. gerçekten. radiohead'den gelsin mi?

posted under | 0 Comments

leo franco vs direkler


olmayacak bu adamla. ufuk'u istiyorum. belki daha çok hata yapar ama şans verilsin. niye?

1) leo franco, kaleci değil.
2) leo franco, top kurtarmıyor.
3) leo franco, ayağına hakim ama bazen rakibe asistleri oluyor.
4) leo franco, yer tutmasını bilmiyor.
5) ufuk, türk, yabancı kontenjanından yemiyor
6) ufuk, kaleci. ufuk, genç. ufuk geleceğimiz.
7) ufuğun fiziği var
8) ufuk, facebook'da arkadaşım
9) ufuk ayağına hakim mi bilmiyorum öğrenmek istiyorum

ve 10. madde, türk spor medyasında ilk defa komutans.blogspot.com'da yer buluyor. müthiş bir araştırmacı gazetecilik örneği. rakiplerimizin ki gibi copy paste değil.

10) ufuk, aydın'ın arkadaşı. fotoraf transferden önce çekilmiş, blogda gösterilmişti.

maça da değinelim;

*** kewell, keita aldılar maçı.

*** elano olacak gibi, baros'la daha iyi olur sanki.

*** arda maçın gizli kahramanlarından. kendini geliştirmeye devam ediyor. çok sorumluluk alıyordu birkaç maçtır, ama yavaş yavaş bıraktı bunu. pas yapıyor. top kontrolü türkiye'nin en iyisi.

*** arda'ya örnek aldığı futbolcular sorulduğunda orhan ak dediğini biliyor muydunuz?

*** yalçın'ın allah belasını versin.

*** karabük'ün müthiş form grafiği, siyahi transferleriyle mi alakalı.

---

hakan ünsal ve futbol karşıtı tüm sözde spor yazaları,

galatasaray hatalı ofsayt taktiği uygulayarak gol yiyince, yüzünüzde oluşan tebessümleri tahmin edebiliyorum. ama susun. sezonun başından beri aynı şeyi yapıyor galatasaray savunması. ben de şaşırdım ama hiç hata yapmadılar antalya'ya kadar. unutmayın ki servet hariç savunma ya pozisyonuna (balta) ya da oynamaya (uğur, caner) alışkın değildi. eğer daha önce eleştirmediyseniz ofsayt taktiğini, susun. lütfen.

rijkaard eleştirilmezcilerden değilim. aydın niye girdi diyin? kornerlerde elano niye geride kalıyo diyin? b planı, çift forvet falan saçmalamayın ama.

ekleyim;

*** caner balta'yı keser.

posted under | 0 Comments

bir erkeğin hayatında

rakip blog'da ezel dizisinden replikler vardı. bu misillemesi. murat menteş'ten.


bir erkeğin hayatında, küçücük bir şakanın büyük bir olaya dönüştüğü anlar vardır.

bir erkeğin hayatında, en zor sorular için hazırladığı zor cevaplar vardır.

bir erkeğin hayatında, ilkel duygularla modern silahlara yöneldiği anlar vardır.

bir erkeğin hayatında, teselliyi martavalda bulduğu anlar vardır.

bir erkeğin ha...yatında, sigortaların attığı anlar vardır.

bir erkeğin hayatında, tesadüflerin toplamından başka birşey yoktur.

bir erkeğin hayatında, bir çok kapıya uyan anahtar kelimeler vardır:"anneciğim"

bir erkeğin hayatında, ses etmeyip pes ettiği anlar vardır.

bir erkeğin hayatında, yenilgiyi kabul eder gibi yaparak zafere ulaştığı anlar vardır.

bir erkeğin hayatında, beyninin ve kalbinin çevresinde ördüğü uygarlık duvarının tuğlalarını patlatan bir şok yaşadığı belli bir an vardır

bir erkeğin hayatında, ömrü billah minnettar kalacağı bir ustası vardır.

bir erkeğin hayatında, ...suça hileyle karşılık verdiği anlar vardır.

bir erkeğin hayatında, anılarının zihnini zaptettiği vakitler vardır.

bir erkeğin hayatında, burnunun dibindeki birşeyi bunca zaman nasıl göremediğine şaşırdığı anlar vardır.

posted under | 0 Comments

kanunlara uyan vatandaş




law abiding citizen filmin adı. gerard butler, jamie foxx oynuyor. tatmin edici intikam filmi kategorisine yerleştirdim. biraz v for vendetta, biraz taken, bir tutam dark knight joker'i var. sadece sonu tatmin etmedi beni, ama kesinlikle izlemeğe değer. bütün film " ne güzel film lan" diyerek geçti. kefilim.


jamie'nin karakteri potansiyelini kullanmasına izin vermemiş gibi.

mino bunu hep yapıyor



daha izlemedim hepsini. ama twente'nin 3 golü yetti.

posted under | 0 Comments

fabregas vs arsenal





gider mi artık barca'ya.

hüseyin göçek

saraçoğlu'ndaki lincoln'ün gol değeri kazanmayan çift vuruşundan beri ısınamadım sana. ibb maçında sami yen'de görünce, sana rağmen kazanırız dedim. ama sen değişmiştin ya da ben seni yanlış anlamıştım bunca zaman, hakemliğine bayıldım. sertliği tolere etmedin, teknik oyuncuyu korudun, kartlarını doğru kullandın. nefret ettiğim türkiye ligi'ne ısınmaya başladım sayende. premier lig'den gelmiş gibiydin. blog'a yazıcaktım seni, bi de resmini koyacaktım, hakem böyle olur diye.

sonra bi şey oldu. ikinci yarı 4. hakeme bi "madde" götürdün. futbolcular yapınca bunu sarı kart görüyorlar, ama sen hakemsin yaparsın. taraftar da seni anlayışla karşılar. nah! karşılar. ne gerek vardı, dursaydı o madde sahada. bilmiyor musun seyirci protesto edicek bunu? biliyosun. bilmediğin şey, taraftar takımı bırakıp sana bağırmaya başladığında sıçtığın. taraftar öyle dediği için götün başın oynamaya başladı. toparlayamadın.

ama bence ikinci bir şansı hakediyorsun. ben bir gün ne şanslıyım turkcell süper lig'i canlı izleyebiliyorum dersemi bu senin sayende olucaktır. ilk 70 dakikadaki sen, cl finalini yönetir.

günaydın burgerhouse

dükkan'da yer olmayınca buraya gittik bayramda. şaşkınbakkal mcdonalds'ın dibinde açılmış. basitçe dükkan buger'i almışlar, heinz mayonezine kadar kopyalayıp, oturduğun kütükleri osman kocakaya'ya oydurmuşlar (çekiçle bi alete vururduk hani), menüye de çeşit eklemişler. 3 çeşit hamburgerin tadına baktım dükkan'la yarışamaz. bacon cheese yedim, porsiyonlar daha büyüktü ama içinde etten çok sebze vardı. dükkan patates'i zaten artık ekol olmuş, günaydın'ınki karşılaştırmaya gerek duymuyorum. ekstra olarak tuvalet eklenmiş.

sonuç olarak dükkan burger'in eksiklerini iyi görüp tamamlamışlar, ama dükkan'ın zaten iyi yaptığı şeylere bir cevap gelememiş. bir daha gidersem, ya dükkan'da yer yoktur ya da hamburgerleri dünyanın en güzel kızının getirmesidir. yemekten çok kıza baktım evet.

"şehrin en iyi hamburgeri", işletmecilerin himym izlediğini belli ediyor ama burger bar'ın jack daniel's soslu karamelize soğanlı bacon'lu cheeseburger'i varken laftan öteye geçemiyor.

posted under | 4 Comments

frank

* frank rijkaard barcelona'da, takımın alternatifsiz forveti sakatken, yıldızı en formsuz dönemindeyken her maçı kazanıyormuş. galatasaray'a ondan gelmiş. adamın 4-3-3 sistemi yıllardır kullanılıyormuş, son yıllarda avrupa futbolunu domine etmemiş.

* frank rijkaard, ve de guaridola, messi'yi en ilerde hiç oynatmamış. arda nasıl oynarmış. barcelona'da futbolcular maçın başında nerde başlarlarsa bütün maç orda oynamış gibi değerlendirilirmiş. isterse maçın çoğunu solda oynasın, ilerde başladıysa forvettir.

* keita - nonda çok iyi anlaşıyor, ama biraz fazla iyi anlaşmaya başlayıp beyaz adama pas vermemeye başladılar. değişiklik - neeskens'in mi frank'in kararı mı bilmiyorum- bir uyarıydı daha çok. yoksa ne rijkaard ne neeskens keita'nın takımın en efektif oyuncusu olduğunun farkında değilmiş.

* ama aydın'dan bi bok olmayacağının harbi farkında değiller gibi.

* riijkaard kariyeri boyunca ilk defa bir takıma 4-3-3 oynatmış

* elano brezilya milli takımının 4-3-3'ünün hücumcu 4 pozisyonunda bok gibi oynuyormuş.

* bursa küme düşmemeye oynuyormuş, gelen geçen 3-4 koyuyormuş. milli takımın 5 sene sonraki 2 forveti bursaspor altyapısından çıkmayacakmış. anlamazsan bkz: muhammet demir. galatasaray volkan'ı transfer etmek istememiş. bursaspor ligin en yumuşal orta sahasına sahipmiş.

* arsenal, gökhan zan'ı izlemiş. hakan balta avrupa kupasından bomba gibi dönmüş. sabri sağ bek oynamaya fatih terim döneminde alışmış. ayhan'ın her pası tehlike yaratıyormuş. barış nonda'ya topukla asistini bilerek yapmış. mehmet topal'ın yaratıcılığı fabregas'la yarışıyormuş. linderoth sakatlıktan çıkmış. leo franco müthiş kaleciymiş. rijkaard'ın yerine takımı kerem de yönetirmiş.


"bağa mi didin kerem?"

* ehehe, fatih terim'de de ego yokmuş lan. şimdi okudum.

yaklaşık iki haftalik sakinliğin, aslında büyük çabalar sonucu sizlere bu eseri sunmak olduğunu yanılgısına kapılmanız oldukça hoşuma giderdi. kevin connolly'nin kısa filmi, herkes oynuyo. downey jr.'ın 'o' dönemlerine denk geliyo sanırım. ilginç.

posted under | 0 Comments

premature

çok üşeniyorum

http://www.epiccarnival.com/2009/10/12-of-all-time-worst-premature.html

posted under | 0 Comments

mustafa yakupoglu

the quick thinking yakupoglu

posted under | 0 Comments

Açık Futbol

sanal parayla iddaa. 200 liran var, baban her gün 2 lira veriyo, dedene gidersen bi 8 de o verir hergün. bu parayla bahis oynuyosun. 2 ay sonunda en çok parası olana istediği takımın forması. en kötü gerçekte oynadıklarını kaydedersin.

acikfutbol

posted under | 0 Comments

serdar eylik

koy sola oynar.

posted under | 0 Comments

o balon nerden geldi?

posted under | 0 Comments

medya jargonu

kerem kardeşimiz bizden utanıp içinde biriktirdiklerini bir bloga dökmeye karar vermiş. çok da iyi yapmış. medya üzerine yazıyor daha çok, ama arada başka ilginç şeyler de var. bakalım...

medya jargonu

posted under | 0 Comments

fenerbahçe

* aldığım duyumlar sonucu fenerbahçe'ye iddaa oynamayı düşünüyordum. vazcaydım, iyi de yapmışım. ilk yarı neyse iyi oynadılar, brezilyalılardan öğrendikleri kısa paslaşmalar ve yine brezilyalı sol kanadın (vederson, carlos) uzun toplarıyla gol aradılar. semih'le buldular da.

* devre arasında soyunma odasına 18 tane para dolu çanta gelmiş olabilir mi? sanmıyorum.

* emre, gökhan falan hadi milli maçlardan yorgun. orta saha'nın kalanı neredeydi ikinci yarı.

* bunu ben gördüm de daum niye görmedi? selçuk falan koşardı, antep bu kadar rahat gelemezdi.

* o brezilya'lı ne biçim şutlar çekiyo lan öyle. antepli. fener'den kiralık giden adam bu muydu?

* olcan arsenal karşındaki adebayor gibiydi

* volkan çok iyi kaleci, ama mental olarak çok zayıf.

* valla her sene, bu sefer olacak diyorum ama 3-4 yiyip dönüyoruz. bu sene, her zaman olduğu gibi fener kazanır.

takım müthiş oyuncular rezil

* valla sırf takımın sahada dizilişi son senelerde izlediğimiz galatasaray'dan çok farklı. trabzon'un kendi yarattığı pozisyon, tehlikeli şut yok.

* yenilen 3 gol de takım savunmasının hatası. ayhan'ı ayrı tutuyorum. en antipatik adam herhalde.

* keita, kewell'in sempatikliğini çaldı bu sene.

* kewell takımın en karizmatik adamı

* kewell gol atınca fena oluyorum içim içime sığmıyor. popito hakeme gülünce ben de ona gülüyorum. bu kadar sempatik zenci yok başka.

* rijkaard neeskens'e bıraktı sanki bu maçı. oturdu izledi üzüldü.bi ara ayakta gördüm 4-2 olunca, o da sevinmeye kalktı heralde dönerken de taktik vereyim dedi sanki.

* müthiş adam rijkaard, eleştiri değil üstteki. sistemi var sahada, rijkaard gelmese bile olur maçlara.

* hıncal topsun olm.

* barış özbek tam galipken sokulacak yedek. daha çok faydalanmalıyız bence.

* bazen skibbe günlerindeki lincoln'u özlüyorum.

* premier lig hızlı, tempolu lig. top kaybı sık olur, çok kolay yapılmadıysa üstünde durulmaz savunmaya dönülür. türkiye böyle değil tabi. elano'nun buna alışması lazım bence. ama en çok takıma. arda'ya büyük yük düşüyor bu konuda.

* arda ikinci sarıyı görecek diye, ödüm bokuma karıştı. onun da karıştı. hocam beni çıkar demiş olabilir.

* sabri ortalar falan açtı, koştu çabaladı. noluyo lan!? dedim sonra ofsaytları bozdu rahatladım.

* ayhan kadar oyun görüşü olmayan bir adam daha görmedim. mustafa sarp mesela akıl edebiliyor pası ama yeteneksiz atamıyor. ayhan top benden gitsin de gerisi kolay diye düşünüyor hep. çalım falan atmayı öğrenmiş, gol yedik.

* şu rijkaard'la uğraşmayın ibne basın. gelin benle uğraşın. derslerini çalışmıyo, b planı yok, hocalar o'nu çözdü deyin. kıyafetleri çok bohem yakışmıyor deyin. eleştirin amına koyim. sinyal yakmadı diyin. ne derseniz diyin.

* o değil bak ne geldi aklıma, biz takımcana premier lige exchange gitsek? 1 sene ne biliyim wigan gelsin tsl'de oynasın bizim stadda çıksın maçlara. biz de premier lig'de. taraftarlar evlerini değiştirsin. bak ben gitmem ingiltere'ye televizyondan izlerim maçları 3-4 wigan'lı da ağırlarım burda 1 sene (2'si kız olucak). ya da her deplasmana koşa koşa giderim, bira içip kavga falan ederim. holigan olurum, tutuklanırım. hiç bir maçı canlı izlemiyim hatta bak o derece isterim böyle şeyi. sadece spormax'den özet görüntüleri izliycem bir sene. razıyım. yeter ki kurtulalım şu basından, hakemlerden, egemen'lerden, ismail güldüren'lerden.

* arda dönüşte liverpool'da kalabilir ingilizler çemkirirse exchange işine.

* radiohead iyi grup.

* bak yazdıkça aklıma geliyor. hakan balta sigaraya başladığından beri, ya da bizim bunu farkettimiz andan itibaren bir kötü oynamaya başladı. hadi stoper oynadı bi ara, olur dedik de, siklemiyo herif maçı. aynı mantıktan gidersek, gökhan gönül de sigaraya başlamış olabilir.

posted under , | 0 Comments

gelse binmez misin?

posted under | 0 Comments

matthew mcconaughey


mutu'nun özellikle sevmediği bu adam bana sempatik gelir. amerikanların son araştırmalarına göre tek başına ayakta duramıyormuş bu. herkes desteklesin seni bi tane güzel filmin olmasın. ayıp. met daymoaağn'la da kankilermiş, iyi taşak geçmiş adaşı.

posted under | 0 Comments

fifa vs pes

çocukken bi arkadaşımda winning eleven'i gördüğümden beri futbol oyunlarında konami'nin üstünlüğü kabul etmiştim. arada this is football ve fifa'ya geri dönüş denemelerim olsa da bu oyunlar winning'le iss'le yarışamıyordu bile. ancak bu sene işler değişmişe benziyor.

pes ve fifa'nın demolarını indirdim. ikisini de denedim. fifa'dan sonra pes'i oynamak işkence gibi geliyor. belki bir kaç senedir bu böyleydi ve ben şimdi farkediyorum ama fifa pes'i aşmış. pes'deki oyuncuların hareketleri odun gibi, oynanan şeyin futbolla alakası yok. daha fifa'nın o artistik çalımlarını öğrenememe rağmen her seferinde tuşları ayarlamak pahasına fifa'yı oynuyorum. adamlar yapmış.

kalecilerde bir sorun var, position ratingleri 0 kalmış sanırım ve devamlı aşırma gol yiyorum drogba'dan. bu da oyunun çıkmasıyla düzelince başka bir sorun kalmaz. tam pes'in saçma faulleri, takımın içine eden beklerinden bıkmışken ilaç gibi oldu. daha bi de duran top taktikleri var görmediğim.

98'den beri winning oynayan ben, artık bir fifa'cıyım. how big can football get? çık aq sağ tarafın üstüne.

posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

dönüyor

bu pazar, torrentçiye pazartesi. bi de hank moody gözlüğü takmışım bütün yaz farkında olmadan.

posted under | 0 Comments

balık

balık aldım blog'a. yazmasam bile girin besleyin, ölürler yoksa.

öldü hepsi, beslememişsiniz.

posted under | 0 Comments

adventureland


film blogu olduk. superbad'in yönetmeni deyince aynı tarz bir film bekliyordum. çok daha fazlasıyla çıktı. lunparkta çalışan çocuklar üzerinden aile, arkadaş, manita ilişkileri üzerine bağımsız amerikan filmi. rodger dodger'daki çömez eleman jesse eisenberg var. aynı rolde oynuyo hatta nerdeyse. kristen steward, hala güzel mi çirkin mi karar veremedim. ve ryan reynolds baya karizma. 80'ler müzikleri falan, iyi film bu. buldum, modern dazed and confused.

district 9


bodrum'da yazın gösterime giren filmlerin çoğunu kaçırdım, hepsinin dvdsini bekliyorum. district 9 torrentlere erken düştü, izleme şansı buldum. son zamanlarda izlediğim en ilginç filmlerden biriydi. uzaylılar dünyaya geliyor, ama bir mülteci kampına taşınıyorlar insanlar tarafından. işçi sınıfı uzaylılar, insanlar tarafından dışlanıyor. devamını anlatmak istemiyorum, kendiniz izleyin. türün adını unuttum şu an ama mock/fake belgesel tarzı çekilmiş, sosyologlarla röportajlar falan var. aksiyon tatmin edici ama daha çok işin duygu/dram tarafına yoğunlaşılmış. sadece uzaylıların kendileri için izlenebilecekken, senaryo, yönetmen ve ortalama üstü oyunculukla bir başyapıt ortaya çıkmış. bilimkurgunun en başarılı örneklerinden

posted under , | 0 Comments

state of play

ben affleck oynuyorsa kötüdür tezinin bir kanıtı daha. zaten iki istisna var. birincisi senaryosunu yazdığı good will hunting. iyi bir senaryo yazarı hakkını yemeyelim. başrolde de değildi zaten. o yüzden güzel film olmuştu. ikincisi smokin' aces. bunda da jeremy piven oynuyo, ben affleck filmin yarısında ölüyodu, o yüzden iyi film.

helen mirren ve jason bateman'ın oyunculuğu hariç hiç bir çekici yanı yoktu. özellikle jason bateman gerçekten underrated bir aktör. bütün film sürpriz sonun habercisiydi, hiç şaşırtmadı. izledğimle kaldım, uzak durun. imdb puanını kesinlikle haketmiyor.

bosna fatihi

ilk yarı itibariyle;

* fatih terimin maaşını bana versinler. yarısını ersun hoca'ya verir, hayatımı yaşarım. milli takım da potansiyeline ulaşır. ya da milli maçlarda hem teknik direktör hem hakem olsun fatih terim, o ego ancak öyle tatmin olur.

* yardımcılarına bakıyorum; fatih terim görevdeyken tek yaptıkları şey "evet, hocam haklısın öyle yapalım" olduğundan, avanak avanak maçı izliyolardı. gerçekten komik bi manzaraydı.

* kırmızı kartlarda emre banko, arda semih sürpriz. emre'nin sarı kartına sevindim, türkiye'de çıkmıyor çünkü kolay kolay ali aydın'dan beri.

* milli takım genç oyuncu deneme yeri değildir. iki tane şut attı diye kadroya alınan benim yaşımda çocuk ilk onbirde başlamaz. milli takım ülkenin o dönemdeki en formda oyuncularından kurulur. mustafa sarp neyi eksik yaptı geçen haftalarda?

* bosta tam bir takım olmuş. ispanya'yı da yenerler o sahada, iddacılar kaçırmasın. kendilerine dünya kupasında başarılar dilerim... olur da "comeback gene" ortaya çıkarsa bu yazı da benim götüme girsin. ama maçı kaybedersek de isviçre maçından sonra fatih terim'i şu takımın başında tutanların annelerini s..inemaya götürelim.

* takım geç geldi. fatih terim gaz konuşmalarından birini yapmış. kırmızı karta verdiğim oranlar düştü.

* ismail köybaşı, midyeci cesur'a benziyo

maç sonu;

* gökhan gönül'deki sorunu buldum ben. fenerbahçeli kimliği bırakamamış. başka takımın oyuncusunu yıldız etmem diye didindi durdu. kendime inanmakta güçlük çekiyorum ama sabri'yi tercih ederdim.

* arda estonya maçındaki götü kalkmış oyununu sürdürdü. evet takımın en iyi oyuncusu sensin ama takımın oyuncususun. (bkz: rijkaard'ın son röportajı) gerçi ben olsam ben de öyle oynardım herhalde. bi top yapmadı takım. emre tuncay sercan gayretliydi, gerisi hikaye.

* kırmızı kart çıkmamasını fatih terimin tribünde olmasına bağlıyorum. dikkat ettiysen hoca demiyorum kendisine. ikinci yarı orta sahanın ortasında kim oynadı sorusuna net bir cevap veremiyorum çünkü.

* kötü performansın başlıca sebebi bosna defansıdır. böyle bir yardımlaşma görmedim ben.

* düşen top toplayıcı ve dünya kupasına gidiyoruz kaç paraysa veririz içerim ben sigaramı diyen teknik direktör maçın en keyifli anlarıydı.

* umarım artık fatih terim'den kurtuluruz.

posted under , , | 0 Comments


smiths.. zooey...

posted under | 0 Comments

yaratırız

kariyerinin başlarında beşiktaşlıydı. sonraları babasının da etkisiyle fenerbahçeli oldu. aziz yıldırım ve yönetim kadrosu değerini bilemedi ve galatasaray devreye girdi.

her şey sıcak bir bodrum eylüm akşamında başladı. babam istanbuldan yeni gelmiş, bodrum merkezde bizi beklemekteydi. kardeşim, "gant'dedir o gant'e bakalım" dediğinde kader ağlarını örmeye başlamıştı.

babam muhtemelen gant'in en iyi müşterisi olduğundan ülke çapındaki bütün mağazalardaki elemanlarla oldukça samimidir. bizi beklerken de marinadaki gant'de x abiyle muhabbete girişmişti. x abinin ismini vermeyelim.

bana bir şort aldıktan sonra, babamın 2 haftadır isteyip de yer bulamadığı için yiyemediği sünger pizza'ya doğru yol aldık. bilmeyenler için gant'le arasında 50 metre var en fazla.

medium capri siparişimi beklerken kardeşim x abiyi de çağıralım teklifinde bulundu. teklifi kabul gördü ancak kimse o 50 metreyi yürümek istemedi. bunun üzerine kendi başına sokağı geçti gitti.



yaklaşık 5 dakika sonra geri geldi.

alya: çağırdım müşteri var o gidince gelcekmiş.
biz: peki.
a: o müşteri beni niye çağırmıyosun dedi.
b: e çağırsaydın onu da.
a: ne bilim. çağırayim mi?
b: git hadi çağır.
a: abi sen de geeel.




pizzayı beklemekten ve anne baba muhabbetinden sıkılan ben de evet dedim bu teklife. gant'e doğru yürümeye başladık.

- adam galatasaraylıymış.
- kim
- müşteri
- e ne güzel çağırsaydın onu da işte
- başkanmış, sesi de kalındı, korktum.

alya'dan aldığım bilgileri kafamda işleyene kadar çoktan mağazaya girmiş, karşımda adnan polat'ı görmüştüm. her şey bu kadar çabuk gelişince hafiften şoka girdim ben. barney gibiyim ünlü gördünce heyecanlanıyorum, marshall gibiyim ellerimi koyacak yer bulamıyorum. alya ise dünyadan haberi yok.

alya : merhaba, babam sizi de çağırıyor?
bildiğin adnan polat: öyle mi?
a: hı hı
bap: babana söyledin mi benim kim olduğumu?
a: yoo, mağazada biri daha vardı dedim, o da gelmek istedi dedim. onu niye çağırmadın dediler.

bu noktada aile olarak adnan polatı etkiledik herhalde. bi yabancıyı yemeğe davet ediyoruz sonuçta. insanlık ölmemiş ayağı.

bap: iyi geliriz o zaman. nerde burası?
a: sünger pizza, karşıda hemen.
bap: espresso var mı orda?
a: bilmem.
ali can (içses): yaratırız.
x abi: var.
alican (içses): hasiktir hasiktir gelir mi lan harbi?

bir süre alya'yla muhabbet eder başkanımız. adını çok beğenir. ben heyecandan bi köşede bekliyorum öyle. siz gidin biz alışveriş bitince geliriz der. masaya döneriz. pizzam hala gelmemiş ama sikimde değil. adnan polat.

alya: çağırdım geliyolar
ebeveynler: kaç kişiler?
ben: espresso var di mi burda?
e: espressoyu napacan?
ben: adnan polat geliyo o içicek.
ebeveynler: nası yani
ben: adnan polat'mış adam. alya çağırdı espresso içmeye geliyolar.
annem: ay vallaha geliyolar, ali
sırtı dönük babam: adnan polat mı?
annem: evet

babamın pis sırıtışı bitmeden hepimiz ayağa kalkıp adnan polat'ı karşılıyoruz. yanında bodrumun en büyük tekne üreticilerinden samim baki var. adnan polatın teknesini yapmış, yönetimde de olabilir.

bildiğin adnan polat alya'nın karşına oturur ve sohbete başlarlar. kısa bi süre sonra konu beklenen yere gelir.

- ee hangi takımlısın bakalım?
- fenerbahçe
- aa, olmadı şimdi.kim fenerbahçeli yaptı seni
- babam
babam: oğlanı galatasaraylı yaptım ama.
ali can (içses): hasiktir adnan polat bana bakıyo.
- olsun. gel biz seni de galatasaraylı yapalım.
- bilmem

adnan polat bu transferin kolay olmadığını anladı tabi.

adnan polat: adresini yaz bakalım şuraya. sana bi mor forma yollayalım. bütün futbolcular imzalasın.
arka masadan: başkanım biz de forma isteriz.
adnan polat: siz zaten galatasaraylısınız, klubü destekleyin kendiniz alın.
ali can (içses): yattı benim forma
alya: mor forma arkadaşımda var. çok güzel.
ap: güzel tabi. bedenini yaşını da yaz.
alya: ama biraz büyük olabilir mi formai seneye de giyerim?
alican ayağa kalkar: galatasaray forması büyüklüğünü küçüklüğüne bakılmadan kutsaldır. her koşulda giyilir. (içses bu tabi, ayağa da kalkmadım)
adnan polat: seneye rengi değişir zaten
alya: 6 numara olabilir mi? uğurlu sayım da ( ben ve arka masa içses: çüş!? yüzsüz)
adnan polat gülümser: olur olur. ama sen galatasaraylı oldun mu artık?
alya: eheh oldum.
ap: güzel. maça gittin mi hiç?
alya: gittim
alican: fenerbahçe'nin. (dışses bu. adnan polat'la konuştum lan içses)
ap: seni bi de maça götüreyim ben o zaman televizyonlara çık.
alya: ehehe oluur.
samim baki: e hadi bi fotoraf da çektirin o zaman. var mı makina?
alican (içses): yaratırız.


şahsen alyanın fotorafı bana yeterdi, ama samim abi büyük adammış dedi ki "gel sen de çek, unutmadık galatasaraylıyı"



pizzalar gelir. adnan polat gider. ben ilk defa sünger pizza da pizzamın geldiğine üzülürüm.



transfer mutluluğu

posted under | 0 Comments

are you ready

atom bombası, alevler, patlamalar!!!

adnan polat...

aziz yıldırım panikte, fenerbahçe camiası umutsuz.

bırak sercanları tüm mercanları getirin bu kadar olmaz.

burası bodrum...

burası marina...

burası sünger pizza...

yüzyılın transeri!!

yarın komutans.blogspot.com'da

posted under | 0 Comments

mj ölmedi bi yerlerde yaşıyo

bayılıyorum böyle haberlere. elvis'le beraber karayiplerde yaşıyolardır şimdi ikisi.



posted under | 0 Comments

rooney'den özür

wayne rooney twitter'dan müthiş bi espri yapmış; "Turkey I like Turkey really nice with stuffing apple sauce & roasted potatoes >>>> haha can't believe I've scored 101 goals for Utd"

sonra da özür dilemiş;
"Apologies to any Turkish people my joke was wrong and out of order I get fed up with always having to be serious and Twitter gives me a bit"

hiç sevmem kendisini. kabul etmiyorum özrünü. espri komik olsa anlarım? domuzkafa!

posted under | 0 Comments

entourage bizim işimiz

entourage hakkında detaylı bölüm incelemelerim, en son haberler ve diğer diziler hakkında her şey... http://dizi-analiz.blogspot.com

posted under | 0 Comments

spoiler



posted under | 0 Comments

Shotgun Kuralları

Genel Kurallar

1. Shotgun, sağ ön koltuk için kullanılan bir terimdir. shotgun bağırmak=calling shotgun

2. Araba sahibi koşulsuz shotgun hakkına sahiptir, ancak bu hakkını kurallar dahilinde belirtilen durumlar dışında devredemez. (Bkz. Madde 8)

3. Shotgun diye bağıran ilk kişi ön koltukta oturma hakkını kazanır.

4. Shotgun sadece bağırılırdığında veya denildiğinde geçerlidir. “kimse shotgun dedi mi?” cümlesindeki shotgun kelimesi, shotgun hakkı sağlamaz.

5. Arkada 3 ya da daha fazla kişi oturacaksa "not bitch" diye bağıran ilk kişiler ortada oturmaz. 4 kişi arkadaysa 2 kişi not bitch hakkını kullanabilir.

6. Beraberlik halinde, taş kağıt makas'a başvurulur. (bkz taş kağıt makas kuralları)

7. Bağırmayı en az bir tanık duymalıdır. aksi halde bağırma geçersiz sayılır. bağırmayı duyup da inkar eden geydir. sürücü ya da araba sahibi affedene kadar bitch oturur.

8. Gidilen mekandaki iş bitmeden bağırılan shotgun geçersizdir.

9. Mekanın içinde bağırılan shotgun geçersizdir. Bağırmak için her yolcunun dışarıda olması gerekmez.

10. Arabaya gitme işlemi başlamadan bağırılan shotgun geçersizdir.

11. Eğer iş dışarıdaysa, araba görülmeden bağırılan shotgun geçersizdir.

12. Geçersiz shotgun bağıran kişi, o yolculukta bitch oturur.

13. Shotgun bağıran kişi, ayakkabı ya da terlik giyiyor olmak zorundadır.

14. Shotgun kadın erkek ayrımı yapmaz. herkes kurallara tabidir. ancak araba sahibi shotgun hakkını eşine, manitasına, partnerine ya da para karşılığı bu konumlardan herhangi biri durumunda bulunan birine devredebilir. Devralan kişi hakkını reddederse, ilk shotgun bağıran shotgun hakkını kazanır

15. Shotgun bağırmada bir limit yoktur. Herkes, diğer yolculara acımaksızın istediği kadar bağırabilir.

16. Eğer kimse shotgun bağırmazsa, shotgun kapı koluna ilk dokunan shotgun bağırmış sayılır.

17. Shotgun hakkı kazanan kişi bu hakkını devredemez. Ancak devretmek istediği kişinin doktor raporlu bir konuşma bozukluğu varsa, bu kural yoksayılabilir.

18. Araba sahibi, kuralları yorumlamak ve gerekli açıklamayı yolculara yapmakla hükümlüdür. Çıkabilecek tartışmalarda istediği yolcudan shotgun hakkını alma hakkına sahiptir. Ancak keyfi kararlar alırsa. Yolcuların oy çokluğuyla, shotgun hakkını kaybeden kişiye tüm hakları geri verilebilir.

19. Shotgun kurallarını kabul etmiş bir araba sahibinin arabasına binen herkes bu kuralları kabul etmiş sayılır.

Özel Kurallar

1. Yolculardan birisi, muhtemelen Aycan, eğer kusacak gibiyse ön camı rahatlıkla kullanabilmesi için shotgun hakkı ona verilir.

2. Eğer sürücü yolu bilmediğini kabul ederse, ve yolu bilen sadece bir kişi varsa shotgun hakkı o kişinindir. Kabul etmeme hakkı vardır.

3. Eğer Mutullah Şişmanlığı derecesinde bir şişman bir kişi yolcuysa, sürücü ya da araba sahihibi shotgun hakkını o kişiye verebilir.

4. Shotgun üzerine laf yoktur. Shotgun Double Barrel, Laser gibi terimler Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde geçersizdir. Ancak, eğer sürücü ya da araba sahibi tartışmadan bıkarsa yarış bağırabilir. Bu durumda, arabanın herhangi bir kısmına ilk dokunan shotgun hakkını kazanır.

5. Shotgun oturan kişi, eğer erkekse, navigatordur. Kaçırılan sapak ve park yerlerinin sorumluluğunu üstlenir.

6. Shotgun oturan kişi, eğer arabadan sadece kendi işi için (para çekmek, evden bi şey almak) arabadan inip 5 dakika içinde geri dönmezse shotgun hakkını kaybeder.


7. Shotgun hakkına sahip kişi, kapılar tam açılırken kapıyı açmaya çalışıp başarısız olursa, hakkını kaybeder.

8. Eğer bir kişi arabadan 5 dakika içinde inecekse shotgun bağıramaz. Bağırsa dahi hakkı kazanamaz.

9. Bir kişi her koşulda sürücüyü şöför gibi göstermemek için öne oturmalıdır.

10. Eğer birden fazla araba varsa, shotgun’dan sonra araba sahibinin ismi söylenir. Örn: Shotgun Kemal. Takma isimler kabul edilir. Örn: Shotgun Komutan.

11. Eğer sadece bir yolcu, diğer yolcular gittiğinde arabada kalırsa shotgun hakkını kazanır.

Shotgun Oturma Yükümlülükleri

1. Shotgun oturan kişi, sürücü ya da araba sahibinin onayıyla radyo, teyp ve klimayı ayarlamakla yükümlüdür. Ancak, arkada oturanların görüşüne başvurmalıdır. Eğer görevlerini başarıyla yerine getiremezse (yolcular radyoda reklam dinlemek zorunda kalırlarsa, çok üşürlerse), shotgun hakkı sürücünün kararıyla elinden alınabilir.

2. Dörtlü sinyaller, torpido gözü, arka pencere defrosterı, ışıkları açıp kapama da sürücünün isteğiyle shotgun oturan kişiye verilebilir. Bu eylemlerden biri sürücüden izinsiz olarak gerçekleştirilirse, kişi shotgun hakkını kaybeder.

3. Shotgun oturan kişi, arabadaki çöpleri dışarıdaki çöp kutularına basket atmayı denemekle yükümlüdür. Basket olmazsa, shotgun hakkını kaybetmez. Kendisiyle dalga geçilebilir.

4. Shotgun oturan kişinin, diğer sürücüler eğer hak ettilerse, onlarlı ridikule etme yeteneği olmalıdır. Sürücünün izni gereklidir. Dalga geçilecek kişinin cinsiyet, boy, kilo, kas ve sosyo-ekonomik konumu göz önünde bulundurulmalıdır.

5. Shotgun oturan kişi kadınsa, diğer arabalardaki kızları gidilen yere davet etme yeteneği ve isteğine sahip olmalıdır.

not: yazdığımı okumadım. yanlışları ve eksikleri düzeltelim, düzelttirelim

posted under , | 0 Comments


"rijkaard duygularını fazla hissettirmeyen, gülmeyi fazla sevmeyen bir yapıya sahip."
ilhan söyler

posted under | 0 Comments

17 again


dün akşam bir zac efron filmi izledim. bahane olarak, öldürecek 2 saatim vardı ve torrenti hızlıydı. izleyip silerim diye düşünüyordum ama öyle olmadı. eğer bir komedi filmini tek başıma izlerken sesli gülersem o film iyidir. 17 again'de birkaç defa anlamsız kahkalarıma güldü site sakinleri. michelle traçenberg - soyadını doğru yazana veriyomuş kendisi - de güzel bir sürpriz oldu. "i love you,man"'deki gay thomas lennon özellikle iyiydi. son zamanlardaki komedi filmlerinde yardımcı oyuncuların ekstra performanslarını başarıyla devam ettirdi. zac efron...yorum yapmak istemiyorum. matthew perry kaç para aldıysa bu film için geri versin, ben bile oynardım.


o değilde, filmdeki back to the future göndermeleri künefenin kaymağı gibiydi. kızının babaya sarkması, zac efron'un marty gibi uyanıp hepsi rüyaydı sanması hoş birer ayrıntı olmuş. klişe konusunun farkında, kendisiyle dalga geçen bir film. izleyin.

o da değil de, zac efron filmini beğendim ben ya...

you can't handle the truth!

posted under | 0 Comments

aklından kork




resim aynı resim. inanmıyosan soldakinin kopyalanmış hali aşağıda. al bi yere yapıştır yanyana iki tane


posted under | 0 Comments

sawyer, vincent chase, ve emre güngör/yalın/kıvanç tatlıtuğ'ya güle güle dedim geçen cuma. sawyer bir dönem için tilburg'da willem ii taraftarı olacak. vinnie'yle derin ise dünyanın en asosyal insanının yanına vaşington'a gittiler. orda da telefonunu kapayıp evde maç izler rahat rahat. kardeşinin yarısı kadar adam olsa kimseden laf işitmeyecek, böyle yazılar yazmama gerek kalmayacak. ayıp. vefa bir bozacı mı? senin taşağın yok mu be adam? doğarken bi terslik oldu da düşese mi geçti bi taşağın? 2 tane mutullah 1 düşes etmez. 1.5 adam düşes, 3 taşağı var. ya derin? 2 taşakla nasıl adam olunur dersi veriyor her gün bizlere? bi gün defansın el kemiği oluyo, bazen aynayı sevdiriyo bize, sonra genç kızların sevgilisi dizi yıldızı oluyo. hepsini 2 taşakla yapıyo! taşaksız herif seni! umarın ridikule edilirsin vaşington sokaklarında!

aycan'a da pis kodum yalnız zitchdog'da. kustuğunu inkar ediyormuş hala. iddiamı destekleyen resimlere ulaşmaya çalışacağım önümüzdeki günlerde. bir de shotgun kural kitabı tarzı bir çalışmam olacak, yetkililerle görüşüyorum.

şimdilik hoşçakalın.

posted under | 2 Comments

Galatasaray - Denizli

* barış iyi penaltı atıyorsun ben biliyorum ama sana nooluyo!? golu keita atmış, taraftarın önünde golle başlamak istiyo sezona. kewell'a belli ki penaltıları sen atıcaksın denmiş, bırakmadı. arda kaptan. sen napıyosun orda? kafa toplarından zamanlaman iyi. bi kaç gol atarsın bu sezon

* keita müthişti. güçlü, hızlı. omuz kontrollerine hasta oldum özellikle. ama 2-3 tanesine el dedi hakemler. kızmıyorum çünkü anormal gözüküyo o kadar rahat kontrol edebilmesi. tekrar izleyince hepsi nizami gibi geldi bana.

* uğur'un biraz daha oynarsa eski haline döner.

* rijkaard'ın eşinin yanındaki bayan, kendisinin kızıysa evlenme teklifimi kabul eder mi?

* burak'ın kendi kalesine attığı golde, keita'nın sevinci güldürdü.

* baros'a evlenmek yaramamış.

* bi an vardı emre aşık çalımlar falan attı. gözden kaçtı. forvet yedeği olur ondan. savunmada da başarılıydı

* bugün leo franco'nun yerinde kerem gülşen bile oynardı. altın sarısı kaleci forması değişik olmuş, yakışmış.

posted under | 0 Comments

ve oldu

senelerce süren çabalarımın sonucunu dün akşam almış bulunmaktayım. insanların çok içki içince kustuklarını kavrayamamış, ve bu yüzden beni defalarca küçümseyip ridikule etmiş olan -ridukle yeni lafım- aycan patır a.k.a bobo, dün akşam itibariyle kusmuş bulunmaktadır.

genel olarak gecenin sonunda kusan birisi olarak, kendisinin kusma zamanlamalarını ilginç bulduğumu belirtmek isterim. aldığım duyumlara göre aralıklarla 3 kez kusmuş. maalesef bu tarihi ana bizzat şahit olamadım ama baskılarım sonucu bir itiraf alabildim. elimdeki bilgiler kesin ve nettir, tereddütünüz olmasın.

kusanlar! şimdi sıra bizde! her ne kadar cuma'dan sonra hollanda topraklarına kusacak olsa da şu önümüzdeki 1 hafta içinde onu elimizden geldiği kadar ridikule etmeliyiz - iyi di mi ama, ridikule- ben şahsen kendisinin o mavi gözlerine her baktığımda, suratına doğru 3 parmağımı tutmaya başladım. üçlük atmış basketçi hareketi de çok başarılı olabilir diye düşünüyorum. bir klasik haline gelmiş "seven taayms", aycan'a three taayms" olarak sunalabilir. frank'la konuştum - rijkaard- akşam takımı üç gol attırmaya çalışıcak.

yaratıcı olun, acımayın. biz kustuğumuzda çektiklerimizi düşünün. o bize acımamıştı. saladin'in askerleri gibiyiz. sonuçta jerusalem her şeydir.
-mercy...
-no i can not.

posted under | 0 Comments

begonvil

oasis'in içinde küçük bir mekan. biz bilmeden gittik ama masalar dolunca gördük ki ünlüymüş. geleneksel türk yemekleri yapıyorlar. babam hünkar beğendi yanında kuru fasülye ben ise yemekleri pek bilmediğimden izmir köftesi ve taze fasülye ile yetindim. izmir köftesi genel olarak vasatın altında bir yemek olsa da başarılıydı. taze fasülyem anneminkinin lezzetine çok yakındı, ki annem dünyanın en iyi taze fasülyesini yapar. hünkar beğendi tek kelimeyle inanılmazdı, doymasam kesinlikle bir daha yerdim. dönmeden yiyeceğim kesinlikle. babam kuru fasülyeyi 2 saniyede yok ettiği için tadına bakamadım. hesabı da o ödedi ama yemekler o kadar tatmin ediciydi ki, ödeyeceğeniz miktar pek de umurunuz da olmaz

posted under , , | 0 Comments

cuma 09:55

posted under | 0 Comments

neuve rivas


güzel bir film ispanya'dan. matchstick men'in babası gibi. süpriz bir sondan çok devamlı bir aksiyonla yakalamışlar izleyiciyi, rastgele insan seçip dolandırıyorlar öyle diyim. oyunculuk adına pek bir şey yok anca senaryo etkileyici. yer yer komik. hollywood yeniden çekmiş ama aynen rec gibi amerikan versiyonu başarısız olmuştur önyargısı taşıyorum, izledim. bu haliyle gayet güzeldi. btjunkie'den ulaşılabilir.

posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

frank

via

posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

bünyamin

daha önce kaç defa bir oyuncuyu zorla direk soyunma odasına götürmeye çalışıp gitmeyince sarı kart gösteren bi hakem gördünüz?

posted under | 0 Comments

cenazemi...


posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

firefox

değerli firefox kullanıcısı,

senin tarayıcıların kullanıcılarından çok ayrı bir yerin vardır kalbimde.

ama bunu biliyor muydun?

about:robots adresine girmeyi denedin mi hiç firefox'unla

ha?

posted under | 0 Comments

cincinati

posted under | 0 Comments

this is an english blog from now on

Pierre, a brave French fighter pilot, takes his girlfriend, Marie, out for a pleasant little picnic by the River Seine. It’s a beautiful day and love is in the air.

Marie leans over to Pierre and says: “Pierre, kiss me!” Our hero grabs a bottle of Merlot and splashes it on Marie’s lips.

“What are you doing, Pierre?”, says the startled Marie.

“I am Pierre the fighter pilot! When I have red meat, I like to have red wine!

She smiles and they start kissing. When things began to heat up a little, Marie says, “Pierre, kiss me lower.”

Our hero tears her blouse open, grabs a bottle of Chardonnay and starts pouring it all over her breasts.

“Pierre! What are you doing?’, asks the bewildered Marie.

“I am Pierre the fighter pilot! When I have white meat, I like to have white wine!”

They resume their passionate interlude and things really steam up. Marie leans close to his ear and whispers, “Pierre, kiss me lower!”

Our hero rips off her underwear, grabs a bottle of Cognac and pours it in her lap. He then strikes a match and lights it on fire.

Marie shrieks and dives into the river. Standing waist deep, Marie throws her arms upwards and screams furiously,

“PIERRE, WHAT IN THE HELL DO YOU THINK YOU’RE DOING?”

“I am Pierre the fighter pilot! When I go down, I go down in flames!”

posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

click and drag video

posted under | 0 Comments

rip

newcastle sevgim sendendir sir.

posted under | 0 Comments

mavi gözlü dev

ben adama demiştim zaten, o balanstaki jukebox resminden sonra, "aycan'cım bu resim uğruna facebook açılacak cinsten". şimdi profayl pikçırı oldu. bütün resimlerini de tagledim, umarım kalıcı olur. sinefil'ede başlamış.

posted under | 0 Comments

korkmaz vs rijkaard

rijkaard 90. dakikada nonda'yı alırken, moral verip "pardon kanka" diye kıçını tokatlarken kaptan aynısını kewell'a yaptığında suratına bakmıyordu. bu arada tam bunu yazarken maç biter bitmez yapılan röpartajda "reykard mı raykard mı nasıl okunuyo hocam" diye soruldu yeni hocamıza. kendisi klasını konuşturdu cevabında, dedi ki "frank" ve gülümsedi gitti.

posted under | 0 Comments

galatasaray transferlerinde çekirdek ritüeli

sabri'nin kewell'a öğretmesiyle başlamıştı. şimdi leo franco ve keita da başlamış. özellikle leo franco'nun kabukları yere atışını çok beğendim. resim bulursam koyarım.

...resim yok henüz. leo franco çekirdek yazdım google'a, benim blog çıktı.

posted under | 0 Comments

serdar ey(i)lik

daha soyadından bile tam emin değilim ama yeni bir arda doğuyor gibi. henüz onun kadar teknik değil ama hızlı ve ortaları çok iyi. yaşının da etkisiyle fizik olarak zayıf. kerem gülşen'le badi çalışarak bu açığını kapatırsa kewell'dan sonraki sol kanadımız hazır gibi gözüküyor. abileri de kıskanmasın pas atsınlar biraz.

nazar değdi adama, önemsiz bir sakatlık ded gerçi spiker. servet maskesi de yakışır ama bu çocuğa.

posted under | 0 Comments

vampirler sizi!


büyük adam corman'a saygılarla. onun izniyle yayınlanmaktadır. o bulmuştur. büyük adam.

30 saniye sonra deaddog'da rastladım resme.

posted under | 3 Comments

whatever your level

guy ritchie'nin nike için çektiği reklama FA'den amatör bir yaklaşım. halı saham geldi. bi de türkiye versiyonu lazım yalnız buna.

posted under | 0 Comments

rekiki

filmin kendisi kadar izleyeni izlemesi zevkli film rec'in ikincisi geliyor. hollywood yeniden çevirmişti, izlemedim, bilmiyorum ama orjinalinden daha iyi olduğunu sanmıyorum. ikinci filmler de genelde kötü olur. angela'yı da göremedim zaten fragmanda ve sanki bi swat elemanının görüşünden izleyeceğiz filmi. çok umutlu değilim ama ilkinin yarısı kadar olsa yeter herhalde.

posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

bodrum

hayatımın geri kalanını bodrum'da geçirmeye karar verdim bugün. deniz, içki falan tamam. ama siteye internet bağlandı geçen, kütüphane hızında çalışıyordu. gençlik yönetimden memnun değildi, babam facebook pokerinde kaybettiği ellerin suçunu sık sık kesilen internete atıyordu. bugün iki eleman geldi 8 megabit oldu en az 400-500 kb indiriyorum şimdi. bodrumda kalıyorum. entourage 'da başlıyo temmuz'da. ilk ben indiriyorum.

posted under | 3 Comments

selçuk mu?

soldan ikinci. kaç numara giyer bu adam fenerliler?

posted under | 2 Comments

posted under | 0 Comments

ninja/president

izlediniz herhalde ama, bi laf var ki orda direk aldım jargonuma. i got the sucker.

posted under | 0 Comments

the good thief


daha eski sanıyordum ama 2002 yapımıymış. o zamanların soygun filmlerinden ama bence en iyisi. cnbc-e'de izlemiştim, bugün tekrar izledim yine beğendim. nick nolte uyuşturucu bağımlısı, kumarbaz, hırsız arasında gidip geliyor. 19'luk ilginç bir gürcü kız eşlik etmiş, güzel diyemem ama fena da değil. ralph fiennes'de ufak bir rolde döktürmüş yine. müzikler güzel, sağ tarafta var ikisi. dinleyin, izleyin.

posted under | 0 Comments

1976


peder bodrum'daydı, valideyle ufaklık da uçağa biniyorlar şu an. ben haftaya yolcuyum. istaanbul karşıımdaa
yasal işleer bunlaar
aleeem
gemma fuck da budur, yanlış biliyosunuz.

posted under | 0 Comments

Tuncay


2. takımımı boro yaptı ya bu adam. hemşerim diye herhalde. premier lig'de mücadele edecek büyük bir ihtimalle. gönlünden geçen takımı, yılın oyuncusu oylamasında belli etmiş.

1. gerard
2. torres
3. kaka

posted under | 0 Comments

Smirting

19 temmuz'da sigara yasağı beklenen haline geliyo ve tüm kapalı alanlarda geçerli olmaya başlıyor. yasağın saçmalığını savunmayacağım aksine en çok destekleyenlerdenim. olayı en iyi chiquitita nickli kullanıcı özetlemiş sözlükte. "...anlamadınız herhalde, öyle şirret bir kitle ile mücadele etmektesiniz ki, sigara içenler olarak kalkıp ayrı bir devlet kursak ama biz oraya giremiyoruz sizin dumanınız yüzünden diye ciyaklar bunlar. şimdi bunlara sigara-kanser ilişkisine dair raporların, makalelerin örneklem, yöntem sorunlarından filan bahsetmenin de alemi yok. dumansızlıktan mı ne kafaları almıyor. kanser dediklerinde, he gülüm diye cevap vereceksiniz.

o yüzden sigara yasağının keyfini çıkarın.

mesela işkence gibi gelse de, bir iki saat sigarasız kaldığınız ortamdan çıkıp o ilk sigara yaktığınız an var ya. öyle güzel, öyle hoş ki. misss. aynı ilk başladığınız günlerdeki gibi o tatlı baş dönmesi. daha bir aşkla sarılıyorsunuz sigaranıza.

sonra abicim bu yasak kısmet açıcı. sonuçta bar mar denen yerlerde bunalanlar hep beraber sigara içmek için dışarı çıkıyor. saatlerce uzaktan kestiğin kızla ateş mateş derken, diyalog kuruluyor. kendinden sosyal hareketlenme yaşanıyor. siz şimdiye kadar sigara içmeyen kılların temiz hava almak için benzer bir ortam yaratabildiklerini gördünüz mü? görmediniz. o yüzden bu sigara yasağına uslu uslu uyup, barın dışında sigara içerek kaynaşan grubun da yanına gelip, ortama dahil olmaya çalışır bunlar. bir de arada dumandan rahatsız olduklarını göstermek için el kol sallarlar. daha da sevimsiz olurlar. gecenin sonunda sen kolunda manitan eve doğru yollanırsın, bunlar öyle elleri boş kalırlar, üstelik bir efkar sigarası bile içemezler.

ayrıca nefis ev partilerine de sebep oluyor bu yasak. oh, kendi aramızda eğleniyoruz. ha, bunlar ev partilerine de sızıyor. kalkıp bir de dumandan rahatsız oluyoruz diyebiliyorlar. o zaman çevrelerinde halka oluşturup, suratına suratına üflüyoruz mecburen.

mazlum olmanın keyfini çıkarın ayol, bu dırdırı dinlemek yerine... siktir edin. faşizme karşı göğüs bağır dalmanın anlamı yok. sigara bıraktırtığı iddia edilen salak şeylerden ilaç firmaları yeterince kar etsin. ondan sonra bir anda sigaranın pek faydalı olduğu keşfedilecektir. işte o güne kadar yeraltında örgütlenelim, direnişi güçlü tutalım, zor anlarda birbirimize destek olalım yeter kardeşim."

bu barda cafede dışarı çıkıp içme olayı smirting kavramıyla tanıştırdı bizleri. sosyolojik araştırma potansiyeli olan bi konu. basitçe smoking+flirting= smirting. bir kızın ateşini yakmak, tanımadığınız biriyle yaşayabileceğiniz samimi ve ya intimıt anların başında gelir sonuçta. ben diyorum ki, yasakla beraber zippo satışları artar, barlar kafeler para kaybeder, evlilik oranlarında bir artış gözlemlenir.

posted under | 0 Comments

kermit bale

kermit ve christian bale. kim bilebilirdi ki?

http://community.livejournal.com/ohnotheydidnt/27350111.html

bale out remixleri hızla devam ediyo. ucuz ama komik bu

posted under | 0 Comments

twitter

twitter'ın en güzel yanı, transfer piyasından saniye saniye raporlar vermesi. yaz galatasaray, bak neler çıkıyo. yabancı sitelerden haberler koyuyo millet, şak önünüzde. rijkaard babel'i istiyo, blackburn'un defansından Zurab Khizanishvili ile ilgileniyoruz. Tottenham da arda'yı istiyor. vermeyiz aslantepe'de oynamadan.

posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

2009


bebeler mezun oldular bravo, tebrikler. kutlayın eğlenin de 2007 yazısını niye karalıyosunuz. koskoca duvar var orda nesi yetmedi. ayıp ettiniz. daha çok boyayla, geliyoruz...


posted under | 0 Comments

rijkaard


gerets'le başlayıp kalli'yle sona eren, büyük kaptan'ın yanlış anladığı, genç karizmatik teknik direktör ekolü devam ediyor.

tutar mı bilmem? abartıldığı kadar yok bence. hatta adriense'yi tercih ederdim.

geçmişte kaldım biraz ama gerets kalsa ne fark ederdi? bu kadroyla neler yapardı. özledim ulan topa sahadaki oyuncuyla birlikte senin de vurmanı. anlatabildim mi hareketi? yedek klübesinde var olmayan toplara vururdu hani bu adam. anımsadın?



neyse. rijkaard şimdi ne yaparsa inanırım yapılan o kadar övgüye. sabri, volkan yaman gidecek. hasan şaş ve ümit'e teşekkür edilecek. meira'nın boşluğu doldurulacak. lincoln hakan ünsal'a inat barıştırılıcak. lincoln'ü sevmeyen adam takımda kalmayacak. takımda gruplaşma kalmayacak. 70. dakkadan sonra kewell, arda hariç yorgunluk belirtileri görülmeyecek. arda kewell baros lincoln ne isterse yapılacak. arda sağ kanatta oynamayı öğrenecek, uzak direkteki kewell'a assist yapacak. baros'un evine bi kum torbası alınacak, o haftaki maçın hakeminin suratı bilgisayardan basılıp torbanın üstüne yapıştırılacak. baros hırsını bundan çıkaracak, sarı kart görmeyecek, sahada melek gibi gezip gol kralı olacak. barış'ın bu takımda anca yedek olabileceğini bize gösterecek bi ortasaha alınacak. ayhan'a bu yaşta futbol zekası aşılayacak bu transfer. olmadı yollayın lincoln'ü, onun parasıyla alın. ama hakan ünsal sevinmesin bu işe. basında karalayın onu, bi şeyler yapın üzülsün. uğur uğur uğur! ama serkan'ı da oynatın potansiyel görüyorum o çocukta. son olarak, bi basın toplantısı yapın, gerets kalli skibbe bülent hepsi gelsin. bize mehmet güven'de ne gördüklerini anlatsınlar. rijkaard'a tercümeyi ben yapayim, mehmet güven saygısız terbiyesiz yeteneksiz hemen yollanmalı dedi hepsi diyim. yollansın. fener'de her maç 11 başlasın bi de her maça bilet yollansın evime, bu sene fabregas ayarı bi oyuncu almazsanız kombine almıyorum.hadi kolay gelsin.

o değilde olum, bi gün istiklal'de peşindeyiz heryerde söylerken arkadan elinde sigara frank çıkıp eşlik ederse hiç şaşmam. tipe bak.


http://www.oleole.com/blogs/fcbnews/posts/rijkaard-youll-never-smoke-alone

posted under | 0 Comments

regis'i çağırın, bulduk ama jumbo'ya gidiyoruz

internet sitesindeki haritadan elimle koymuş gibi buldum burger bar'ı. bait'i park ettik hemen karşısına. (bait kemal'in arabanın adı bundan sonra). içeri girdik, arabayı rahat görebileceğimiz ilk masaya oturduk. ortam bi evden restorana dönüştürülmüş gibi butik. mutfak alt katta meraklanmayın, servis asansörüyle çıkıyo yemekler. ben çok övülen jack daniel's soslu hamburgeri denedim. dana bacon ve peynir de var içinde. ne istersen de ekliyosun fiyat farksız. enfes. böyle bi şey yemedim, görmedim. müthiş bi tat. inanılmaz. kesinlikle istanbul'un en iyi hamburgeriydi yediğim. ama bitti. çabucak bitti, küçücüktü. 14 ytl'ydi ama bitti. hala açtım. jumbo'ya gitsem 1 beef bi cheese, patates, onion rings bile atabilirdim üstüne. hiç doyurmadı, ama inanılmaz bi tadı vardı.

şimdilik, şehrin en iyi hamburgeri evet. ama onunla kalıyor, şehrin en en iyi hamburgercisi ünvanını jumbo'dan alamıyor. uzun vadede ikisi arasında o kadar tat farkı kalacağını da sanmıyorum. ilk defa yediğim için fazla etkilenmiş olabilirim. en doyurucu hamburger, bedava refill bonusuyla johhny rockets. dükkan gecenin en iyi hamburgeri ünvanını kazandı bu hafta. kral burger ise hala şehrin en kötü hamburgeri. sadece kolejli kızlarla olmuyor bu iş mehmetcim.

şöyle bi hamburgerci düşünün şimdi; jumbo'nun mekanında açık hava ama otoparkı var, porsiyonlar johny rocket's büyülüğünde, refill var. aynı jukebox sistemi mevcut. sabah 6'ya kadar açık, fiyatlar kafi. kral burgerle en ufak bi alakası yok. ve jack daniel's soslu dana bacon cheeseburger yiyebiliyosunuz tıka basa.

bunu arıyorum.


posted under | 0 Comments

best burger in town

istanbul'un en iyi hamburgerini aramaya devam ediyorum. sırada istinye park'ın oralardaki burger bar var. finaller izin verirse hafta içi inşallah. kanyon'daki gourmet burget tarzı yeri ise ilk gittiğimizde beğenmedim ama, hamburger camiasından aldığı övgüler nedeniyle tekrar denemek gerek. listenin sonuncusu değişmedi, hala kral burger. birincilik de j'lerin hakimiyeti sürüyo. bazen jumbo bazen johnny.

posted under | 0 Comments

19

ne adamsın be. en boktan günümüzde yüzümüzü güldürdün. inşallah kalırsın hep.

bi daha ki halı sahada gol sevincim de hazır.


posted under | 0 Comments

müzik

berberden döner iken eksen mulder and skully çaldı bana. eski bilgisayarda kalmış ya da format yemiş güzel şarkıların başında geliyomuş meğer. sözleri falan da süpermiş şimdi farkettim. indirr. yazdım sağa. catatonia'yı görüp korkma, senin bildiğin metalciler katatonia.

californication özlemişim bu arada, mulder diyince aklıma geldi. comm'a şiir hikaye yazarken hank tarzı takılıyorum ama olmuyo. geri dönsün hemen. entourage da. mentalist baydı yavaştan. stella ölsün. anne josie maran çıksın.

kosheen var bi de geliyolar cumartesi. fifa da çalmıştı hide u onu dinle bi hatırlarsın belki. bi de empty skies'dı galiba o da iyiydi. adından emin diilim ama onun, bi kontrol ederim sonra şimdi çıkmam gerek.

teoman arkamdan çekerse vururum. kenan kurşun adres sormaz ki çalabilir isterse.

dünyanın en kullanışlı kumaşı, ve esrarlı şapkam elime ulaştı. kumaş gerçekten çok kullanışlı, şapka da güzel de aynı kumaştan yapılmış böyle plaj şapkası gibi olmuş.

posted under | 0 Comments

posted under | 0 Comments

empire of sports


ben warhammer ortamlarına akadurayım, spor sevenlere de bir online oyun çıkmış. empire of sports. futbol, basketbol, tenis, kayak, atletizm ve kızak var. kızak dediğim eurosporta gördünüğüz. koşuyo adam kızakla atlıyo buzdan borularda yön veriyo falan. grafikler falan boktan ama vakit öldürmek için birebir. özellikle tenis, çok stratejik oynayıp yüksek level oyuncuları yenebilirsiniz. 800mb kadar falan indirip oynuyosunuz.

posted under | 0 Comments
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

aycan iddiaları

1. 2010-2011 sezonunda bucaspor'da forma giyen torric jebrin bundan 5 sene içinde chelsea ayarında ( şampiyonlar ligi'ne ilk iki torbadan seçilen) bir takımında forma giyer. iddia el fakhir gold'una.

not: bulls şampiyon olamadı, stoch hala fenerde. bunları aycan kazandı.

2. kgbb: -5

3. mutuyla iddia: ales'den 40 veya üzeri matematik sorusu çözersem bıyık bırakacam. 40'ın altında kalırsam o bırakacak. sonunda kazanan bıyık olacak.

consumables

  • tim powers - the anubis gates

Blog Arşivi


Recent Comments