2

bu ambar koleksiyonuma yeni eklediğim dükkan. henüz bir bar bulamamam benim eksikliğim.

bu da 2k11'de my player'de denver'da forma giyen gururumuz tayfur kerimoğlu.









posted under , | 0 Comments

oscar tahminleri


talihsiz bir sakatlık yaşadım cuma günü halı sahada. ayağım burkuldu. alçı tarzı bi şey takıldı. zulüm bildiğin. tahminler ondan gecikti.



buradan açıklamak istiyorum. aycan'ın egosu o kadar büyüdü ki, saçını kısa kestiren, beyaz ayakkabı giyen herkes ona benzemeye çalışıyor sanıyor. o da ayağını burkmuştu geçen sene. şimdi de bilerek ayağımı burktuğumu sanıyor.

tabi bu davranışları anlayabiliyorum. sen aylardır her cuma maç yap, kazanabildiğin tek maçta benle aynı takımda ol, başka da maç kazanama. tabi ki bir şekilde üste çıkmak isteyecek. şimdilerde de grubun en az konuşanı rolümü çalmaya çalışıyor. kot pantalonlar, converseler falan giyiyor. kim kime benzemeye çalışıyor anlamıyorum. yakında bi blog da açabilir.

neyse, oscar tahminlerine dönelim. bu sene pek sürpriz beklemiyorum. king's speech ve fighter arasında geçer gibi. kolay bulun diye kategorileri ingilizce yazıyorum.

best actor: colin firth (kesin)

best actress: natalie portman (kesin)

best director: david fincher (favori), tom hooper (plase), darren (sürpriz)

best motion picture: king's speech (kesin), social network (sürpriz)

best supporting actor: christian bale (olay çıkarırım)

best supporting actress: melissa leo (favori), hailee steinfeld (sürpriz)

best adapted screenplay: social network

best original screenplay: king's speech

best animated film: toy story

cinematography: true grit diyolar, izlemedim

best visual effects: inception

best original score: belli olmaz

best make-up: the wolfman

documentary: izlemeden inside job

editing: social network

foreing film: sırf biutiful'ı izledim. in a better world'le yarışır.

best original song: we belong together (toy story). dinledim.

başka kaldı mı bilmiyorum. sorunuz olursa çekinmeyin.

posted under , | 2 Comments

oscar!

evet bu seneki ödül törenini de izlemenize gerke yok. james franco için uykusuz kalmaya değmez, tekrarını izlerseniz.

ödüller kime gidecek hiç merak etmeyin. hepsi cuma akşamı blog'da.

esen kalın.

posted under , , | 0 Comments

the fighter




mark wahlberg conan'a çıktığında boks sahnelerinin çok gerçekçi olduğunu, bildiğin kamera karşısında dövüştüklerini falan söylemişti. gerçekdışı bir pazarlama stratejiymiş. yalan söylemiş.

aycan "rocky'den beri bu kadar kötü boks sahneleri görmemiştim." dedi. çok haklı. maçlardaki televizyon yayını efekti oldukça başarılıydı. spikerlerin anlatımı, atmosfer vs. mükemmele yakın. gerçek sanchez-ward maçının anlatıcıları hala göt şeklindelerdir. böyle bir göt olma yoktur yani. buna az da olsa yer verilmesi hoşuma gitti.

fakat, iş ringde olanlara gelince biraz sıçış var filmde. softball, touchball gibi hafif sporların boks versiyonu gibiydi. ward'ın sıkıcı, kapalı kutu stili iyi yansıtılmış ama yumruklar genel olarak pek yumuşaktı. dövüşü dayanıklılığa dayalı adamın yediği yumrukları ben bile fps kameradan bi çekerdim yani. sanchez gerçekte tek seferde tek seferde ko oluyormuş. filmde ikincide tko oldu niyeyse. efsanevi gatti maçları da bu filmde yer bulmalıydı. boks filmi çekiyosan filme boks olmalı. zaten malzemen youtube'da var.

filmin yönetmenliği için başlarda darren aronosfky'nin adı geçiyodu doğru yazdıysam. ama sonunda black swan'ı seçmiş. wrestler'dan sonra mantıklı bir tercih gibi dursa da, onun elinde çok daha güzel bir film ortaya çıkarmış gibi. dağıtırmış hatta.

filmi götüren oyunculuk ve akıcı senaryo. christian bale döktürmüş, sikip atmış, ders vermiş, ne desem az. bi de challenge olsun diye bi film kilo verip öbür film kilo alıyo manyak. coşmuş, son sahnede ağlatıyodu beni. kolay kolay ağlamam filmde. oscar'ı almassa çocuğumu keserim. bikini de giyerim.



mark wahlberg sakin kalmış ama karakteri yüzünden sırıtmamış. anne rolündeki abla iyiydi. o da oskar kovalıyomuş, şansı çok. baba tam rolün adamı, yer yer güldürdü baya. amy adams ortalamanın çok üstündeydi. senaryo da sıkmadı, zaman geçişleri yerindeydi. gatti maçlarının sonda geçiştirilmesi ise en büyük eksi.

sonuçta gerçek bir hikaye, tam kıvamında beyaz perdeye aktarılmış. christian bale olmasa bu kadar ilgi görmezdi ama film. boks sahneleri vasatı aşmayı başarabilseydi, tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olabilecekken, yılın en filmlerinden biri olarak kalıyor maalesef.

posted under | 0 Comments

shit

yazdığım şarkılar şu anki formatta çok karışıyor, kafama göre ekleyip çıkarıyorum sağdaki playlistden. farkedilmeden gidenler oluyor. bundan sonra cem yolbulan metoduna geçiyoruz. şarkıları normal post ediyorum, komulist ve müzik olarak etiketliyorum, isteyen hepsini görebiliyor. böylece komulist ismini de yaşatıyoruz. delnan polat.

şu böyle sağ taraftaki son durum

* chester french - she loves everybody
* the decemberists - down by the water
* steve wynn & the miracle 3 - resolution
* kanye west - young folks
* aloe blacc - i need a dolar
* hurts - wonderful life
* wolf gang - lions in cages
* cold war kids - louder than ever
* peter bjorn & john - second chance
* iron & wine - freedom hangs like heaven
* patrick wolf - time of my life
* maxence cyrin - lithium
* beady eye - the roller
* richard hell - blank generation
* adele - rolling in the deep (villa remix)
* adele - cold shoulder (basement jaxx remix)

maşallah kenarda dursun o kadar emek vermişim. bunlar da yeni cevherler. şarkılar eski bazıları. yeniden doğsunlar.

damien rice - seven nation army

bunu başka bi hatun söylüyo ama parça damien rice diye geçiyo. çözemedim ama değişik bir yorum olmuş. yaylıları beğenmedim ama.

noir desir - le vent nous portera

dünyanın en iyi şarkısı.

phantogram - when i'm small

basit bass, basit vokal.

ray lamontagne - crazy

güzel cover çok severim. bu da güzel, bunu da sevdim.

the kills - satellite

basit riff. hafif roman havasında gibi. ama sert sayılır. tekrarlıyo biraz.

the strokes - under cover of darkness

bir strokes parçası. değişen bi şey yok.

the strokes - i'll try anything once

you only live once'ın böyle, akustik değil de daha samimi bi versiyonu varmış, benim haberim yokmuş.

coeur de pirate - comme des enfants

fransızca dinleyin biraz ufkunuz açılsın. tipik fransız tatlı müziği. tarzın ismini ben koydum. kemal yeşil okuyo mu acaba blogu? müzik zevkinden pek emin olamadığım kemal'e bu şarkının remixini yolluyorum. parantezler falan var isminde sever gibi. sevmezse de çaktırmaz zaten.

http://www.youtube.com/watch?v=nWrU4We1Nq8

electra - radio on

electra böyle hareketli gençler. biraz undergroundlar muhtemelen bilmezseniz.

bat for lashes - strangelove

cover'dan devam. girişi bile burda yer bulmak için yeterli. strangelove'ı kim söylüyo diyosan dinlemene pek gerek yok. son iki onyılı uyuyarak geçirmişsin zaten. orjinalinden güzel bir cover değil ama yakın.

portugal. the man - the dead dog

ne güzel grup lan bu. eksen falan niye çalmamış bugüne kadar. araştırın bu grubu severseniz daha çok iyi şarkıları var gibi. tarzları garip, 2-3 şarkı üzerinden saykedelik pop diyerek fena saçmalıyorum.

fresh and onlys - waterfall

folk sever okuyucularımıza gelsin bu parça. broken bells'e benzettim ben.

of monsters and men - little talks

her şarkıya bir yorum, bir açıklama beklemeyin. üzülürsünüz.

magic bullets - lying around


indie pop camiasını takdim ediyorum bu grubu. the cure benzeri vokal. her şarkı güzel olcak diye bi şey yok. bu şarkı da o kadar güzel değil.

the streets - going through hell

grubu bırak yeni bi genre keşfettim. rock/rap. öyle linking park falan değil. saf rock/rap. jay-z bi gün rock çalan bi garaj grubunu basmış gibi. türünün belki de ilk örneği. öyleyse hayırlı olsun.

duck tails - killin' the vibe


erkek vokalli mazzy star gibi. eh.

the rural alberta advantage - don't haunt this place

bu grubu da sırf yorum yapmak için yazdım. fena değiller aslında ama bir belle&sebastian değil. bie neutral hotel değil de olabilir. öyle bir grup. yeter bugünlük. iyi müzik yaptı.

bis yapıyorum.

scala & kolacny brothers - creep

radiohead şimdi çıkıp kendine coverlasa buna yakın bi şey olurdu gibime geliyo.

starfucker - rawnald gregory erickson the second

grup kendi isminden aldığı puanı şarkı isminde kaybetmiş. sonra şarkının kendisiyle toparlamış. saykedelik kliple de mınakomuş.

yoruldum. bi program vardı kanal 6'da falan bi zamanlar. tuna'yla izleyip gülerdik ertesi gün. kolum yoruldu diye elindeki dosyayı yere atmak gibi ilginç davranışları vardı sunucunun. adını falan hatırlamıyorum. bilen varsa aydınlatsın.

posted under , | 2 Comments

landry fields

komik adammış. aycan da beğenir belki videoyu... basket falan sever. amare taklidi zirve.

posted under , | 0 Comments

deniz

Queen Mary 2: Atlantic Timelapse from Adonis Pulatus on Vimeo.

posted under | 1 Comments

"did anyone see that ludicrous display from arsenal last night?"

aşağıdaki yazı, kendi takımı galatasaray'dan umduğunu bulamayıp bu sene fanatik bir biçimde arsenal'i destekleyen, en sevdiği futbolcu fabregas olan, son zamanlarda barcelona ve hayranlarına hoş bakmayan, küfürbaz ve hafif içkili bir adam tarafından yazılmıştır.

"uzay futbolu oynuyo abi adamlar"

futbol ingiltere'de oynanır arkadaş, fazla uzağa gitmeye gerek yok. barcelona giderek antipatik bir takımlar listesindeki yerini sağlamlaştırıyor. hep kazananı hiç sevmem zaten ama karakter olarak da sevilesi değiller takım olarak. schumaer'i sevmem, lakers'ı sevmem, ronnie o sullivan'ı sevmem ben. artık barcelona'yı da sevmiyorum.

busquets, dani alves zaten iğrenç adamlar. ortasahalarında yeterince adam yok gibi cesc'e her fırsat bulduklarında bütün cesc'e sarkmaları daha da uyuz. guardiola sanki dünyanın en zor takımını yönetiyo havalarında. türkiye'den herhangi bir hoca her kupayı alır o takımla.

messi desen ayrı götü kalkmış. genç ronaldo'yu sevdirdi bana o derece. pasa dayalı takımda pas vermiyo lan adam! şımartmışlar piçi. aşırtmalar, ince düşünmeler falan. ronaldo'yu koysan o takıma ikiye katlar messi'yi. arkasında xavi falan olmadan ne goller atıyo herif.

"biz futbol oynuyoruz diğer takımlar oyunu çirkinleştiriyorlar ühühü". siktik işte lan. ne mourinho gibi ceza sahamıza kapandık ne her atağı foulle durdurduk. van persie bi foul yaptı, paşa paşa kartını gördü hemen çemkirdi zaten xavi, "ühühü yavaş ol robin". ağlama xavi erkek oyunu bu. bi yere insin götün. öne geçip piç piç paslaşarak oynanmaz bu oyun. illa taşak geçmek istiyosanız rakiple, nasri ders verdi alves'e. temiz temiz siktik. bahaneniz var mı hala 2 senelik barcelona taraftarları?

in arsene we trust. nası çaktı lan arshavin. bütün sene bi bok yapmadı herif, bi kodu içiyle çuff. güzel maçtı sonuçta. bence turnuvanın finali olmalıydı. inter, spurs falan böyle zevkli olmayacaktır.

ha tabi bahsettiğimiz takım arsenal, 4-0'dan maçı verir, kaptanı barajda topu elle keser, öyle bi takım. çıkıp camp nou'da fark yemeleri çok olası. pique büyük eksik puyol da olmazsa van persie rahat eder biraz. yine de xavi, iniesta önünde messi, villa 4'lüsü tura yetebilir. tam bir arsenal hikayesi olur. ama ne olursa olsun, söke söke kazandı arsenal.

rahat bırakın şu adamı da


"the thing with arsenal is they always try to walk it in"

posted under | 0 Comments

yaşlı kurt giggs

rooney'nin golünden dolayı güme gitti biraz. giggs'in bu cinliği. video aşağıda ama silinirse diye açıklıyorum. sol kanatta taç kazanıyo manu, giggs alıyo topu önce, bakıyo boşta kimse yok evra'ya bırakıyor. bu sırada bi şey söylüyo dünyanın en iyi sol be'ğ'ine, dönüyo sırtını. evra da çarptırıyo ona başlatıyolar oyunu.



bu da basketboldan tam takım bir cinlik.

posted under , , | 0 Comments

futbol

rijkaard gittiğinden beri doğru dürüst futbol yazmıyorum. takım böyle oldukça içimden gelmiyor. hagi'den teknik direktör olmayacağı son gaziantep maçıyla ortaya çıktı. her şeyi geçtim, culio dururken kornerleri neden stancu kullanıyor? başka sorum yok. korneri kullanacak oyuncuyu doğru seçemeyen bir hoca ilk 11'i nasıl seçip dizecek?

posted under | 0 Comments

blog'a danimarka'dan giren bi arkadaş var. selamlar kendisine. schmeichel iyi kalecidir ama ismini yazması zor.

posted under | 0 Comments

how to make it in america

cnbc-e'de bir bölümün sonunu gördüm beğenmeme yetti. 1 gecede gitti bi sezon. entourage'ın new york versiyonu diyorlar ama farklar çok. bi kere esas eleman var sadece. diğerleri yan karakter gibi. elemanlar para sıçmıyo ve de. yine de öyle geçim sıkıntısı, pursuit of happyness tarzı dram yok sayılır. ordan burdan bir şekilde buluyolar parayı. bu açıdan benziyor entourage'a. yani ne oluyor, kendini bağdaştırdığın karakterler dertleniyorlar, sonra deus ex machina geliyor herkes mutlu oluyor.


çok basit anlattım, eleştiri gibi oldu. entourage biraz öyle olabilir ama htmiia değil. karakterler daha detaylı ve canlı. sonuçta güzel dizi, entourage'ı seven gözü kapalı izleyebilir hatta izlemiştir heralde. herhangi bir hbo dizisini seven de izleyebilir. güzel yani ya 8 bölüm zaten, beni kırmaya değmez.

sağdaki şarkıları değiştiriyom şimdi. sen bunu okuyana kadar değişmiş olur. parantezler var, kanye bile. hiç kimseye hitap etmeyen şarkılarla, eskilerden yenilerden, deli dolu bir liste oldu.

posted under | 0 Comments
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

aycan iddiaları

1. 2010-2011 sezonunda bucaspor'da forma giyen torric jebrin bundan 5 sene içinde chelsea ayarında ( şampiyonlar ligi'ne ilk iki torbadan seçilen) bir takımında forma giyer. iddia el fakhir gold'una.

not: bulls şampiyon olamadı, stoch hala fenerde. bunları aycan kazandı.

2. kgbb: -5

3. mutuyla iddia: ales'den 40 veya üzeri matematik sorusu çözersem bıyık bırakacam. 40'ın altında kalırsam o bırakacak. sonunda kazanan bıyık olacak.

consumables

  • tim powers - the anubis gates

Recent Comments