doğum günün kutlu olsun

posted under , | 0 Comments

the secret in their eyes


el secreto de sus ojos orjinal ismi. ispanyol arjantin ortak yapımı. en iyi yabancı film oskarını almıştı. hakketmiş. suç, aşk falan her şey var gibi. senaryosu öyle muazzam değil açıkcası. hay allah şimdi ne olacak diye heyecanlanmadım yani. ama uzun bir süreyi başarılı sığdırmışlar iki saate. her oyuncu ayrı ayrı mükemmel oynamış. yönetmen geleneklere bağlı ama aşağıda paylaştığım sahneyi böyle bir filme koyacak kadar da yeniliklere açık.

özetle sürükleyici bir suç film değil. ortalarda sıkıldım hatta, tempo yavaşlayınca. ama çok iyi bi film.

bu sahneyi filmle izlemek ayrı zevkli olur. ben sinemadan anlamam, filmi izlemiycem ama futbol seviyorum diyorsan izleyebilirsin.

posted under | 2 Comments

jerome simpson


filmde olsa, salondan çıkarım.

posted under | 0 Comments

2011

o zaman ben de başlıyorum 2011 listelerine. önce albümler, sonra şarkılar da yaparım.

the kills - blood pressures

albümü bana yapmışlar gibi. adamın söylediği şarkı hariç benim zevkime tam.

metronomy - english riviera

metronomy bu senenin grubudur. hearthbreaker dinlediğim ilk şarkıları, aylar oldu hala çalınca değiştirmiyorum. biraz da kendim keşfetmenin gururu var. english riviera bu kadar ses getirince ünlendiler baya. facebook sayfalarında komik fotoraflar falan da paylaşıp gönlümü çeldiler.

arctic monkeys - suck it and see

eleştirmenler falan pek beğenmedi. ingiliz ruhlarını kaybetmişler falan filan. ben bayıldım. önceki albümlere göre daha karanlık, daha sakindi.

kasabian - velociraptor

bu da güzel baya. days are forgetten favorim.,

"bi insan senede 4 albümü 'gerçekten' dinleyebilir" ali can akdağ 2011

yok lan başka doğru dürüst albüm dinlemedim ki. 2011'in en iyi 40 şarkısı desen sayarım.

vaccines, strokes, wild beasts, smith westerns, florence and the machine, cults zaman ayırıp dinleyemediklerim ama iyi olduklarından şüphelendiklerim. bi sene geriden geliyorum genelde.

albüm yok. nerde o eski günler gider albüm alırdık. ilk aldığım kaset michael jackson ama hangisi hatırlamıyorum. micheal jordan'la karıştırmıştım satan adama söylerken. ricky martin kasetlerim de duruyodu, annem atmadıysa. travis ama ilk kendim aldığım kaset sanırım. yoksa bi backstreet boys dönemi falan da hatırlıyorum. neyse. uykum geldi. iyi geceler.

zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

öptüm.

posted under | 0 Comments

warrior


öncelikle cem'e teşekkür ederim, sayesinde bu filmi daha erken öğrenmiş oldum. ayrıca artık düşes diil cem diyorum. abisine ayarlar veriyor devamlı, zevkle okuyorum.

film uzaktan kalitesiz bir atv filmine benziyor. dövüş turnuvası, sorunlu genç, aile değerleri, vatanseverlik falan hepsi var. bi tek van damme eksik. ama oyunculuk, işleniş falan mükemmel olmuş. konularının benzerliği yüzünden fighter'la karşılaştırılması doğal ama fighter benim için dövüş filmi değildi pek. dövüş filminde yumruk olur.

warrior boks'u da geçip, benim pek hakim olmadığım ufc, mma olaylarına girmiş. kurallı kavga. iyi de olmuş mantık hataları baya var ama sonuçta hollywood filmi izliyoruz. tom hardy de iyi vücut yapmış, harbi bane olmuş adam. oyunculuğu da karakterine uygun olmuş. nick nolte döktürmüş geçmişi karanlık baba rolünde. house'daki şeker doktor da var. her dövüş filminde homoerotizmi engellemek için en az bir güzel kız olmalı.

sonuçta senaryo kağıt üzerinde aşırı derece cheesy duruyor, ama işleniş o kadar başarılı ki son senelerin en başarılı dövüş filmi warrior oluyor. yönetmeni tebrik etmek lazım. buz hokeyi filmi miracle'ı da çekmiş o da fena diildi.

bir rocky ya da cindirella man diil ama yakından takip ediyor. bu ikisini sevdiysen bunu da seversin. yolbulans'daki diğer filmleri, şarkıları da tüketin bu arada.

posted under | 0 Comments

our idiot brother


izlenecek filmler listesindeydi uzun zamandır. torrente düşer düşmez izledim. paul rudd'a man crush'ımı bilmeyen varsa şimdi öğrenmiş oldu. zaten sırf onun için eklemiştim zaten listeme. sonr ilginç bir sürpriz zooey de oynuyomuş filmde. ordan burdan sevdiğim aktörler de var. are we having fun yet? diyen adam mesela.

sonuçta öyle kahkahalar atarak izlenecek bi film değil. ben güldüm tabi. mesaj kaygısı var ama filmin esas amacı bu olmamış. izlerkerken eğlendiriyor. imdb'nin 6.6'sı düşük. paul rudd'dan daha fazlası var filmde. ben beğendim.

kardeş salak diil aslında. hayata fazla olumlu bakıyo sadece. güldürürken düşündürelim tribine girmeseler daha iyi bir film olurmuş ama böyle de tavsiye ederim.

bu da bonus. party down. o kadar komik bi diziydi ki komik diildi. çok iyi yapıyo lan herif.

posted under | 0 Comments

kız mehmet




photoshop level 999




posted under | 0 Comments

larry the lemur

posted under | 0 Comments

damn you nbc


#sixseasonsandamovie

posted under , | 0 Comments

deneme

asdasdasd

posted under | 0 Comments

highdeas


* sami yen yıkıldı diye orjin köfte'yi unutmamalıyız. arada gidelim. sıra falan da yok.

* bazı şarkılar var, çok garip şeylerle bağdaştırmışım. aycan diyince hatırlamış oldum. adam song 2'yu öyle bi şeyle bağdaştırmış ki.

* sonra metrobüs'e binmeye başladım yeni yeni. binip köprü tıkalı olsun diye dua ediyorum. o tkm denen alet yalan baya. güvenmemek lazım.

* metrobüs'ün içinde "lütfen inenlere yol veriniz" yazıyor. ilk ne saçma lan dışarda yazması gerekmez mi dedim. sonra farkettim ki, metrobüsden inmek messi kıvraklığı istiyormuş. (messi kıvrak bi futbolcu) yol vermeyen hayvanlara yazmışlar.

* highdeas diye bir site var. çoğunlukla saçmalık dolu olsa da garip fikirler var arada. mesela 8 tane bebek cüce alıp bi orman satın alıp, onları orda büyütmek. gördükleri tek uzun insan ben olunca beni tanrı sanacaklar. başarılı buldum.

* ha bi de geçen mutu'nun bi fikri var. dedi ki "bi insan sarhoşken benle anlaşamıyosa bi takım sorunları vardı" tarzı bi şey dedi. sonra arkadaş danışmanlığı gibi bir sektör belirdi kafasında. yeni biriyle tanıştınız, uyumlu bir insan mı merak ediyorsunuz di mi? bizi arıyorsunuz, mutu'yu içirip o kişinin yanına salıyoruz. sonra size rapor veriyoruz.

* Just broke my record for consecutive days lived.


* bu insan da baya gerizekalı, uzak durun derim: www.facebook.com/profile.php?1983783

posted under | 2 Comments

everything

posted under | 0 Comments

liam

* liam neeson istanbul'da. taken 2 çekiliyormuş. balat, kadıköy, esentepe'de çekimler yapılmış. hangi otelde kalıyo? gitsek mi? i will find you! good luck


* liam neeson dese ki bana, bütün paranı şuraya yatır, inanırım. bacağını kesmemiz lazım, trust me there is no time dese, sorun çıkarmam.


* ha bi de community'i kaldıran nbc'ye en içten küfürlerimi iletiyorum.

posted under | 0 Comments

yazı

* blog'da hep video olunca bir şeyler yazmak zorunda hissediyorum kendimi.

* ben futbol yazmadıkça, türk futbolu kötüye gidiyor. ligimizde play-off sistemi var. hırvatistan'a yenilmemiz çok da sıradışı değil bunun yanında.


* rijkaard ve hiddink, türk futbolunun değişmeyeceğini gösterdi bize. çözüm basit. yılmaz vural. ciddiyim. kasımpaşa'ya barcelona gibi pas futbolu oynatmış bir hoca. sever de döver de.

* hard rock cafe istanbul t-shirt'ünün esrarı nedir? nasıl oluyor? tek hard rock ankara'da değil miydi?

* aileyle yaşamak zor. devamlı bir stres. sonra misafir geliyo mesela, dünyanın en mutlu ailesi. çoğu aile böyledir tahmin ediyorum. toplumumuz başkaları ne düşünür'e kafayı takmış durumda. önce kendiniz bi mutlu olun. alınan bütün kararlarda komşular, akrabalar ne der kaygısı var. "birey yetişmiyor" bu ülkede.

* haha açtım baktım aynı şeyleri demiş mutu da. paragrafı mutu mode off diye bitircektim zaten.

* bi aralar paletle, zıpkınla dalma hevesim vardı. geçti, geri geldi. su altı fantastik bi yer. absolute silence derdi 5. sınıfta ms. velasquez. o kadına yanlışlıkla silgi fırlatmıştım ben. ey gidi ey.

* hipster'ı türkçe'ye lavuk olarak çeviren kemal'i kutluyorum.

* bad mother fucker cüzdanım eskimeye başladı. üzüntülerdeyim.

* aha bi de kasaplarda niye yerde saman gibi bi şey olurdu? araştırdım bulamadım. tam saman da değil çünkü. belki sadece benim gittiğim kasaplarda vardı ama. gören bilen varsa açıklasın lütfen. sarı sarı toz gibi bi şey. saman yanlış kelime evet.

posted under | 0 Comments

we are from the internet

posted under | 0 Comments

the sprinkler

posted under | 0 Comments

nihat

posted under | 1 Comments

üzmeyin lan pepee'yi!


pepee'yle bi büyük bitirmek istiyorum. o anlatsın, ben dinlerim.

posted under | 0 Comments

blog'da romantik dakikalar

posted under | 0 Comments

bugün benim doğum günüm

2 kasım yani

posted under | 2 Comments

radiohead - nude


in rainbows en iyi albüm olabilir mi?

* gerçek bir falcı, kürede sana 2 sene sonraki halini gösterse bakacak cesaretin olur muydu?

* saçlarım career high yaptı. hiç bu kadar uzun kalmamıştı sanırım. geçen gün duş alırken saçımdan korktum.

* [futbol] burak yılmaz nasıl futbolcu oldu da gol atıyor aklım almıyor. cenk tosun da öyleydi. top kontrol etmekten aciz adam. selçuk da yok hala gol atıyor. azmini takdir ediyorum ama hala yeteneksiz. elmander geçen sene fantasy epl takımımdaydı zaten. aslan gibi oynuyor. kanatlarda topu ayağına isteyen oyuncular yerine seri, araya kaçan adamlarımız olsa daha iyi olur gibi geliyor. aydın yılmaz gerizekalısı kapasitesini kullansa... yaratıcı oyuncu eksikliği de çekiyoruz.

* gözlerim acıyo, ama uyuyamıyorum. baya bi boktan durum. düşmanımın başına gelsin.

* bazen hayat sevmiyo seni. bir limon verse ne limonata çıkarcaksın ama yok. bekliyosun.

* alex turner, tam bir piç kurususun.

posted under , | 2 Comments

suck it and see

posted under | 0 Comments

fun for me

* 9gag'de oy veriyorum. iyiyle kötüyü ayırıyorum. benim sayemde gülüyosunuz hot ve trending'de gördüğünüz şeylere. bir şey değil.


* person of interest klişe dizi ama izlettiriyor.

* insanın yapacak bir şeyi olmaması en güzel duygulardan biri.
ama bir süre sonra sıkacak gibi.
sabahları uyanmak için bir sebebim yok.
zevkli ama çok sürmeyecek sanki

* artık şarap seviyorum. eskiden yemediğim bir çok şeyi sevmeye başladım bir kaç senedir. patlıcan yemezdim. soğan yemezdim. allah belamı versin.

* community'nin bu 6 timeline'lı bölümü, yazılmış ve yönetilmiş en iyi dizi bölümü olabilir. önümüzdeki bölüm de halloween, vampiler falan olcakmış. bir hafta beklemeye değebilir.

* eğer sigara içen biriyseniz - içmeyin sigara - yatarak sigara içip külü umursamamak acayip zevkli, yapmadan ölmeyin. sarhoşken çimde yatarken mesela. ey gidi ey werchter günlerim.

* doğrular hep su yüzüne çıkıyor. öyle ya da böyle. saklamaya, kaçmaya çalışmayın gençler. sonra pişman olursunuz. 22 yaşımda çözdüm ben hayatı çünkü.




posted under | 3 Comments

seviyeyi yükseltiyorum beyler

posted under | 0 Comments

fisherman's blues

posted under | 0 Comments

the man who told everything

posted under | 0 Comments

love is blindness

i don't always listen to u2, but when i do it's a cover.


posted under | 0 Comments

cover


şahane


muazzam. çakma coni dep.

posted under | 0 Comments

zulu'nun doğum günü halayı

halay başına damlayan zürafa


posted under | 0 Comments

blogda yorum çılgınlığı

ne neler oldu burda böyle? neler oldu ne bu hal?

posted under | 2 Comments

kasabian

eskiden buralar hep şarkı doluydu.

posted under | 0 Comments

mw3 redemption trailer

posted under | 0 Comments

metronomy

posted under | 0 Comments

diary of a madman

* halkımız gülmesini bilmiyor. bütün sorun burda. herkes gülse, siyaset savaç zart zurt hiç biri kalmaz. hangi devlet adamını kahkaha atarken gördünüz? yok. her yer böyle. geçen bronx'un bodyguardı ne güleryüzlü adamdı. çok hoşuma gitti.


* ciğercilerin dükkanlarının isimlerini yaratıcı isimler koyması şart. muazzam bir potansiyel var. benim gördüklerim. canımın ciğeri ve ciğerimin köşesi. hakikaten de köşe de dükkan. biraz ciğer seviyo olsam gider yerin sırf isminden dolayı.

* telefon defterini özledim genel olarak. en son ne zaman telefon defteri kullandınız? di mi? nesli tükeniyor resmen. torunlarımız telefon defteri nedir bilmeyecek. değerini bilmek lazım.

* çok büyük düşünürsen ilerde defter diye bir şey de kalamayacak. üstünde durmamak mı lazım. dedeler bilgisayardan falan anlamıyo ya. bizimle de deftere yazıyoruz diye dalga geçerler mi?

* steve jobs ölmüş ne büyük olay oldu. öyle ki kerem bile " statusune steve jobs yazmayani dovuyolarmis" diye protesto etmiş twitterından. lakin kendisi de statüsüne steve jobs yazanlardan biri olmuş. olsun ama yapacak bi şey yok. gelişme var kerem. aferim. bi de hilal cebeci'yle konuşmaya çalışmasan süper olacak.

* pepee pepee çok üzülüyor.

* twitter'da bir akım var. bir konsept çıkıyor. herkes ilgili bi şeyler söylüyor. şimdi #zamanigerialabilsem diye bir şey var. herkes zamanı geri alsa ne yapcağını söylüyor. anlatabildim mi? fikir güzel uygulama kötü. arada güzel şeyler de var ama yazık oluyor onlara.

* miles kane konsere geliyo kimsenin haberi yok. allah belanızı versin. gideceğimden de değil bi adam gibi reklam falan yapın. sanki arayıp yarın konsere gelir misin miles diyorsunuz?

* türk dizisi izleyen insanlar izlemeyenlere göre daha sabırlı olur gibi bir iddiam var.

* bir gün her evde ikea bardaklardan olacak.

* hiç saadettin teksoy napıyo diye merak etmiyo musunuz? ne vefasız insanlarsınız.

* galatasaray basket takımını futbol takımından daha çok seviyorum bu sene. lakovic forması ve kombine alcam en kısa zamanda. lakovic zaten sempatik bi elemandı. panathinaikos günlerinden severim.

* bayadır da futbol yazmıyorum. rezalet bir durumda türk futbolu. premier lig izliyorum. ne olursa olsun arsenal'i tutuyorum.

* insan rüyasında sadece daha önceden gördüğü suratları görebilirmiş. çok fantastik bir şey rüya olayı. bence herkes rüyalarını hatırlamak için not almalı. bir rüya günlüğü. ilk ben başlıyorum. zor olcak. başlarsam söylerim. siz de başlarsınız.

* hep bir i am spartacus sahnesinin bir parçası olmak istemişimdir. en çok tepegözün kablosu koptuğunda yaklaşmıştım ama suçu işleyen ben ve mutu dışında "ben yaptım" diyen olmadı tabi. bencil dünya. masumken demek lazım ki bi boka yarasın.

* 2k12 çıktı. oynuyorum. şutlar değişmiş baya. zorlaşmış. savunmak da kolaylaşmış. sıçramadan sut savulabiliyor. 2k yapıyor.

posted under | 1 Comments

guilty pleasure songs

evet. bu liste bayadır bekleniyordu zannediyorum. yok lan kimse beklemiyodu. benden neden beklersin ki böyle bi şey? bilemem. dinlediğim müzikle çok böbürlenirim gerçi. bekleyenler olabilir. buyrun elinize koz veriyorum.


1. bunu paylaşmıştım zaten. oldukça duygusal bir parça. sözler güzel. ruh var şarkıda, ruh. ondan seviyorum. kalbim kırılsa da söylesem istiyorum. yok pepee'yle alakalı o. açmaya korkuyorum pepee çok üzülüyor'u.


2. duygusal devam ediyoruz. 88-89 bizim doğduğumuz zamanlar. annemlerin düğünde çalmış galiba. george michael da ne çirkin adam. bu şarkını trompet midir hangi enstürmansa o solosuna biterim. sonraki kısım da iyi gider. we could have been so good together diye.


3. yavaş yavaş oldies listesi oluyor. ilginç. daha çok bir erkeklerin dinlemeceği şarkılar gibi. sosyolojik bi şeyler var burda. ben bu şarkıları niye dinleyemiyorum rahat rahat. it's just a little crush. güzel şarkı diil mi allah için.


üşendim yine. bi kaç da rap koycaktım. n.w.o - straight outta compton, jay-z - 99 problems.

bi de everybody dance now.



posted under | 0 Comments

pepee çok üzülüyor


bu şarkı sihirli. pepee pepee kısmını çok dinleyince ağlayabiliyorum. bildiğin göz yaşlarıyla. ciddiyim.

posted under | 1 Comments

james

şarkıları yazınca kimsenin dinlediği yokmuş. youtube devrine geçiyoruz.



james duyup da dinlemediğim gruplardan. sanki bi yerlerde birinin en sevdiği grup ve ben dinlemesem de olur.

posted under , | 3 Comments

carlsberg

posted under | 0 Comments

playlist

mr. little jeans - the suburbs
awolnation - sail
kent - things she said
girls - vomit
donovan - catch the wind
gorillaz - crystalised
fiona apple - sally's song

posted under , | 0 Comments

çıkış

posted under | 0 Comments

rambling man

* bazı şeyler var gülmemek gerekiyo ama komikler.


* hz. tansu vardı mesela caddebostan sahilde. adamın belli sorunları vardı dünyayı kurtardığına falan inanıyodu. yanında gülmek ayıptı.

* mesela çocukların gelişimi açısından da yanlışlarına, büyüme çabalarına falan gülmemek lazım. sözüm size yapmıştım kızı ve blood diyen çocuğun ailesi. blood diyen çocuk neyse o baya komik.

* bu bakımdan youtube bizim ahlakı çerçevemizi kırmış durumda. ekrandaki adam bizi göremediği için rahat gülebiliyoruz.

* sosyoloji okudum ben belli oluyo mu?

* judas gökhan mesela aslında cinsel kimliğini oturtamamış, ailesinden gereken ilgiye görmeyen bir çocuk. ama izleyince komik mi? komik.

* mutu'nun duvara çalım atamayışı saf komik. yargıç ömür boyu hapis cezası verdiği an izlet, gülerim.

* meme

posted under | 0 Comments

resolutions

kasım'a kadar


1. her cumartesi dışarı çıkıcam.
2. her haftasonu babaneme uğrayacam. opsiyonel olarak bir kere de ananemlere gidicem.
3. bir kız tarafından reddedilcem.
4. komik olmayan bir espriye anırarak gülücem.
5. hiç bir yere geç kalmayacam. (bu en iddialısı)
6. kimse ağzıma sıçamayacak.
7. insanları kendi yarattığım saçma şeylerle değerlendiricem. en sevdikleri coldplay şarkısı olabilir?

bonus:

yılbaşına kadar straight outta compton'un sözlerini ezberliycem.

posted under | 0 Comments

discrimination

bu blogda benim önerdiğim sanat eserleri tüketen okuyucuları kayırırım. suits finali çok çirkin bi şekilde güzel bitmedi mi gençler?


adamlar işi çözmüş. her izleyicinin bağlancağı bir karakter, olmak istediği bir karakter, bi de vurulduğu karakter.

erkekler için en yaygın kombinasyon sırasıyla: mike, harvey, mike ross'un arada kaldığı iki kız. haha ya da donna.

kızlar için en yaygın kombinasyon sırasıyla : ben kız olsam sırf harvey için izlerdim diziyi. bu kadar.

mike ross. işin yalan. sevgilin yalan. hayatın yalan. tam benim gibisin. tek farkın iki taş hatun arasında kalmış olman. zordur tabi bilirim.


8

posted under | 0 Comments

s/he pulled a mutu

mutu artık bir fiil de oldu. ölçü birimi olarak kullanıyorduk ama kilo verince kaos oldu baya. bir mutu etmeyen cisimler birden çok mutu etmeye başladılar. tarih dersinde metre santime geçtiğimiz zamanki gibi oldu.


şöyle ki mutu insanın arkadaş ortamından kimseye söylemeden ayrılıp eve gitmesi eylemi, türkçe mutulamak, ingilizce 'pulling a mutu' olarak literatüre geçti geçtiğimiz haftaiçi. ismi bulan da kendisi oldu. mutuladığı bir akşamın ertesi gece 2 kişi de ayrı ayrı mutulayınca anladı sanırım bir isim vermesi gerektiğini.

şaka maka benim de sık sık yaptığım bir iş. kısa bir ismi olması iyi oldu. "abi nereye kayboldun!? nerdesin!*" dediklerinde hiç kasmadan "mutuladım" diyeceğim.

pandalar aslında çok sempatik hayvanlar ama fazla mainstreamler. içimdeki hipster onları sevmemi engelliyor. bi de sexuall harassment panda diye bir fenomen vardı. bu da iyimiş;


bodrumda üç tane ördek edindim. arka bahçeye geliyolar hep bir takım kümes hayvanlarıyla. 3 tane beyaz beraber takılıyolar çete gibi. hoşlandım. salatalık kabuklarını sırf onlara veriyorum. bir de yavru ördeklere. hesaplamalıma göre tavuk ve horozların şimdiye açlıktan ölmesi gerekiyodu. aslında horoz artık pek ötmüyo sabahları. ama hala yemek vermiyorum. öyle bi insanım.

zaten kendileri yiyo onlar bizim bahçeden. hayvanseverler endişelenmesin.

petv diye bir kuruluş var. people for the ethical treatment of vegetables. yaa? olaya hiç bu açıdan baktın mı? bitkilerin canlı olduğunu kabul etmişsin ama acı çekiyo mu falan hiç düşünmüyorsun.

bi de balıklar. bitkiyle aynı mertebedeler toplumun gözünde. canlı canlı satılıyor hayvanlar! eve taşıdığımız torbalarda ölüyorlar. tam tersini düşün. inek pazarı var mesela insanlar burdan canlı inek alıp yolda kafasını su dolu bi poşete sokup öldürüyorlar, sonra eve gidip yiyorlar.

sonra vefa bir semt mi?

vefa semti nerde bilmiyorum. to my knowledge vefa bir semt bile olmayabilir. görmediğim şeye inanmam. bozacı falan inanmam. alın bi gün götürün beni vefa'ya.

beatles iyi grup hala dinlemeyen varsa dinlesin. across the universe fena film değil ama beatles'ın müziğe yaptığını filme yapamamış.

ülkemizde yeterince sinema eleştirmeni yok. zor iş farkındayım da para versen yaparım yani bi şekilde. kim var adam gibi bildiğin? ntv'nin oscar gecesindeki eleman.

fransa'da şarap sevdiğimi sandım. fransız şarabıyla ilgili bir durummuş sanıyorum.

sunday morning is everyday for all i care.

nirvana'yı küçümseyen insanla yarın için plan yapmam.

"kadınların gülümsemediği bir şehrin erkekleri cesur olamaz."

posted under , | 0 Comments

kedi videosu

posted under | 0 Comments

* mikel obi'nin babası serbest bırakılmış. zamanında ben keşfetmiştim bu adamı u20 turnuvasında. isaac promise'yle döktürüyorlardı. sene 2006.


* ertelemede baya iddialıyım. en başarılı olduğum şeylerden biri.

* arada yanlışlarım olsa da türkçeme dikkat etmeye çalışıyorum. tek istisna baya. 'bayağı' gereksiz uzun. ve de bayağı. sıkıcı gibi bir anlamı da ayırmış oluyorum böylece. türkçe'yi güzelleştiriyorum.

* dışarı çıkmadığım için duş almıyorum. duş almadığım için dışarı çıkmıyorum.

* uykusuzluğun kafası bir başka oluyor.

* şimdi bir dinde diyelim alkol yasaksa, devletin de bu yasağı kanunlarla dayatması çok saçma değil mi? adam kendi rızasıyla alkol almamış olmuyor ki böyle? yasak olduğu için alamıyor ama yine de cennete gidiyor. bunu dile getiren oldu mu hiç? ilk ben düşünmüş olamam bunu.

* ülkemizde domuz eti yenmemesi de çok saçma. daha da saçma hatta. çal, çırp, iç falan filan ama domuz yemiyo kimse. garip.

* telefona bakmamak çok zevkli bir şey. ev telefonu çalıyo bazen. kim arıyo diye bakmıyorum bile. cepten arasın. salonda bi de ev telefonu. ayıptır.

* i miss the innocence i've known, playing kiss covers beautiful and stoned.

* reign over me sıkıcı olmasına rağmen güzel bir filmmiş. çok fazla hollywood bağımlısı oldum. devamlı aksiyon olsun komedi olsun istiyorum.







posted under | 0 Comments

playlist

jay-z - 99 problems

fitz and the tantrums - winds of change
angus and julia stone - big jet plane


queens of the stone age - make it wit chu

posted under , | 0 Comments

suits


dizi var. yaz tabi vakit bol dizi film gidiyor baya. normalde pek 40 dakikalık dizilere katlanamam. canım sıkılır. dexter house falan izliyemedim bu yüzden. bi fringe var sanırım öyle izlediğim.

suits denen dizi 40 dakikalık. ama izliyorum. hem de sıfır aksiyon. bir yeni yetme bir de işinin ehli avukat'ın hikayesi. yeni yetme aslında hukuk bile okumamış ama biraz bilim kurgusal bir yeteneği var. gördüğü okuduğu her şeyi ezberliyor hatırlıyor. akıllı da bir adam. espriler falan yapıyo.

işinin ehli adam da ortamdaki en iyi en karizma avukat işte. kanın ısınıyo hemen.

böyle hukuk dizileri de baya sıkıcı olur normalde. ama bu böyle değil işte. karakterler çok sağlam. mahkemede olanlardan çok öncesindeki dolaplar ön planda. tam komedi değil ama espriler akıllıca. kahkaha atmasam da gülümsüyorum.

tavsiye olunur.

posted under | 0 Comments

real madrid vs 109



baya eğlenceli olmuş. xabi alonso kavga falan ayırıyor. 4:40'da hayvanın biri çocuğu sakatlıyor.

posted under | 0 Comments

lollapalooza

youtube'dan, sahneler arası koşturmadan festival keyfi. muse'la coldplay'i aynı anda çıkaran amerikanları da kutluyorum.

http://www.youtube.com/lollapalooza

posted under | 0 Comments

france is bacon

posted under | 0 Comments

the lincoln lawyer


matthew mcconaughey nedense pek sevilmiyo amerika'da. sanırım çok boktan filmlerde oynadığı için. lincoln lawyer bu boktan filmlerden biri değil.

işinin ehli adam filmi diye bir genre olmalı bence.bizim için olağandışı olan olayları soğukkanlılıkla halleden bi adam varsa başrolde, film işinin ehli adam filmi diye nitelendirilmeli. taken da mesela bu tarz bi film.

matthew işinin ehli avukat rolünü iyi kotarmış. pek iyi bir aktör değil aslında. sanırım tek kotarabildiği şey işinin ehli adamlar. al pacinoyla bi bahisli film vardı mesela, orda işi öğrenene kadar rezalet oynamıştı, sonra işinin ehli olunca kotarmıştı. kısıtlı bir oyunculuğu var.

neyse. lincoln lawyer güzel film. soluksuz izledim. hikaye yer yer orjinallik kaygısında olsa da genel olarak başarılı ilerlemiş. zenci şoför filmin adamı. digitürk infosu: arabasından çalışan bir avukatın aldığı dava beklediğinden daha karmaşık çıkacaktır.

mahkeme filmi izleyesim geldi.




posted under | 0 Comments

bir blog vardı

evet. bayağı bir zaman oldu yazmayalı. bir aydan fazla. sadık okuyucularımdan özür dilerim. tatile çıkan köşe yazarı gibi eski yazılarımdan falan koyamadım. tatile çıkıyorum bile demedim. ama çok eğlenceli bir ay geçirdim. okuyucularımın hoşgörüsü olmasa bu kadar uzun bir tatile çıkamazdım.


aslında uzunca bir tatilde şunları bunları yazısı yazmak güzel olur, lakin benim üşengeçliğim yüzünden gezinin fotorafçısı aycan'dı. fotorafsız yazı güzel olmaz. özet geçiyorum.


amsterdam anlatılmaz yaşanır.


werchter inanılmazdı. müzikal anlamda zirvemi yaşadım. pasaport kuyruğunda amca umre'ye mi dedi. bir nevi dedim: werchter. olmadı böyle bi şey, aceto'dan çaldım. ama en iyi böyle anlatabilirim.


ilk günün büyük bir kısmını aycan'ın inatçılığı yüzünden kaçırdık. önceki geceden gitmek için ekstra ücret ödemişken ertesi gün götürdü bizi. tv on the radio, aloe blacc, seasick steve ve hives'ı kaçırmış bulunduk. sağlık olsun.


girdiğimizde queens of the stone age vardı yanlış hatırlamıyorumsam. öyle teker teker her grubu anlatamayacağım. özetliyorum son 1 aydır sadece qotsa, kings of leon, coldplay dinlemiş olabilirim. bu üç grup özellikle iyiydi performans olarak.


arctic monkeys'e ayrı bir paragraf açıyorum. bu ne göt kalkması bilader. adam mı oldun iki senede. ayıp ulan. türkiye'den kalkıp gelmişiz. bir kıpırda sahnede, olmadı bizi kıpırdat di mi? yok. içkiyi falan biraz fazla kaçırmışa benziyordu alex. benim adıma hayal kırıklığı oldu arctic monkeys.


elbow, portishead, two door cinema club, kasabian, kaiser chief (ardarda çıktı bun ikisi son gün, pek halim kalmamıştı, yazık oldu), beady eye, jimmy eat world aklımda kalmışlar çünkü iyiydiler. dinleyiciye saygı.


grupların sıralaması da pek olmamıştı. coldplay'e kadar bezdik baya. en önlerdeydik bi de ayakta pj harvey baydı baya. portishead'de muhteşem çaldı ama oraya uygun değildi pek. bir bildikleri vardı elbet.


son gün kaiser chiefs'den sonra kim çaldı bilmiyorum. luxury hugs dağıtıyordum. tabi öncesinde muhteşem hollanda'lı hannes'le tanıştım. o benle tanıştı ya da. ben uyurken üstümde ebleklikler yapmış. bize bi sürü hediyeler verdi, gitti. condomobile'de çalışıyormuş. sonra ben gittim bunun yanına, bana bira verdi, takıldık, condom dağıttık. orda luxury hugs kartonumu hazırladık hep beraber. kazandığım paralarla size bira ısmarlıycam dedim ama unuttum tabi sonra. bi istanbul'a döneyim hannes ve arkadaşlarına bi sürü şeyler yollıycam.


IMG-20110728-WA0000.jpg


bu yukardaki çift de hesaplarıma göre manchester'lılar. türkiye'de kısa olan ben, avrupa'da iyice minyon olduğum içim luxury hugs yazısını göreden elemanlar beni taşıyarak güç gösterisi yapmayı pek sevdiler. bi tanesi baya uzağa götürdü beni omuzunda çevirerek, arkadaşlarımı bulamıyacam dedim bu kafayla, anca bıraktı.


avrupalı eğlenmeyi biliyor arkadaş. çok ufak bir olay pek eğlendirdi beni. türkiye'de mesela bunca senedir bir yabancı benden high five istememiştir. hep ben isterim. kaspars kambala vardır mesela basketçi, onu gördüm bi gün high five dedim direkt. böyle bir eğlence anlayışı yok maalesef bizde. içip ağar abi gibi oturalım evet. işte yürüyoruz öyle çocuğun biri geldi, "dear sir, may i have a high five please?" dedi. "of course" dedim ve çaktık. çok hoşuma gitti bu detay.


werchter böyle. aycan ben uyurken pierre van hoijdonk'un arkadaşıyla tanıştığını iddia ediyor ama daha adını bilmiyor. inanmak güç.


fotoraflar üzerinden gidelim.


IMG-20110801-WA0000.jpg


taken'ı izlediniz mi? bu resmi kemal'e yollamak için çektik. bagetleri aycan aldı. teşekkür ederim kendisine.



bagetler bu açıdan gözükmemiş ama o şartlarda baya başarılı bir fotoraf olmuş. internetimiz olsa bakıp biraz da ot koyardık poşete.


IMG-20110723-WA0000.jpg


roma'da termini'nin oralarda yellow diye bi bar var. iyi bir yer. bir erkeğin her şehirde gideceği bir barı olmalı derim. bunlar orda tanıştığımız linfield taraftarı kuzey irlandalı arkadaşlar. liam neeson da oralıymış. favori snooker oyuncum steve davis de. yukardaki fotorafımı gösterdim, çok beğendiler onlarda. zaten muhteşem irlanda aksanım yeterliydi beni sevmeleri için.


IMG-20110706-WA0010.jpg


bu resmi poster yaptırıp odamın duvarına asmak istiyorum. bütün gezi tek fotoraf çekmedim, e şanzelize artık çekelim bi tane dediğimde, kemal'in eli'.


IMG-20110706-WA0006.jpg


burası bir bara benziyor ama bir et restoranı. robert et louise olmalı adı. saat 12ye yaklaşınca camlar ve perdeler kapanıyor, sigara içilebilen bir bara dönüşüyor. en soldaki patron, ipod'un music quiz yapıyor. tabi sorduğu ilk şarkıyı bilmemle saygısını kazanmasak bu kadar sevmezlerdi bizi. sonra bildiklerimi saymıyorum. louisana'da öğrenci olan okuyucum varsa tüm notları beş olurdu bak. resimdekilerin yarısı öğretmen. sonra hep beraber zamanında the artist formerly known as prince'in çaldığı bara gitmemiz de jabası. yok lan son şarkı olarak tarkan çalması jabası. video'su available on demand. orda paul rudd'la ve concorde'un düşmesinden sorumla adamla da tanıştık da fotoraf yüklemek kasıyo biraz.


IMG-20110706-WA0002.jpg


o bardan dönüşte rastladık flower man'e. arkadaşlarım hayır gitme, tehlikeli olabilir dediler. ama ben onun dünyanın en barışçıl insanı olduğunun biliyordum. fotoraf çekilirken adının flower man olduğunu bilmiyoduk ama şu duruştan anlaşılıyor zaten. muhteşem şarkısı blablabli blablabla'nın videosu mevcut. yalnız bide verdiği cd çizikti. myspace'i falan da yok başka şarkılarını dinleyemedik.

posted under | 0 Comments

sucker punch

hevesli werchter rüyalarımı vize başvuruma nazar değdirmesin diye sildim. zira bugün idata'dan sms geldi, konsolosluktan mesajınız var şu siteden bakınız diye. lakin sitede bir mesaj yok. konsolosluğu aradım durdum bütün gün. açan yok. garip garip durumlar. gereksiz strese sokuyolar adamı.

derken aldım vizemi. idata çalışanları muhteşem insanlar. sanırım sadece hollanda masası öyle. allah razı olsun işleri denk gitsin. güvenlik ise tyler durden tarzı birgün iyi birgün kötü.

konsolosluğun güvenliklerine de ayrı bir paragraf açıyorum. git çay iç lafla vize falan alma. o derece sıcak ve taşak insanlar. aynısını konsolosluktaki kadın için söylemeyeceğim.

.sucker punch resimleri

neyse. bu sucker punch ne güzel filmmiş. millet niye beğenmemiş anlamadım. güzel hatunlar var, aksiyon, kılıçlar, tüfekler, steampunk nazi askerleri, ejdarhalar, şovalyeler, orclar, güzel müzikler aynı filmde. beğenmeyen zaten hiç bir hollywood filmini beğenmemiştir. illa bir mesaj zart zurt beklememek lazım her filmden. bana göre filmin en kötü yeriydi sondaki mesaj vermeye çalışılan bölüm. eğlenmeyi bilin biraz. ne zaman orclara makinalıyla girişen kızları izliyebilirsin ki bi daha. deli etmeyin adamı. gidin festivallere paşa paşa izleyin filmlerinizi.

ama en çok sevenler de 30larına gelmemiş, zamanının çoğunu bilgisayar oyunlarına ayıran tiplerdir. imdb'den 6 civrı bi puan almış. yazıktır. 10'u bastım çünkü en azından 7'leri hakediyor.

girişteki sweet dreams'i de başroldeki hatun emily browning söylüyormuş. blog'u okuyorsa evlenme teklifimi değerlendirsin. marry me emily! aha love is the drug sıkıştırmışlar en sona da. bryan ferry. digital artists'deki muzaffer korkut ve tuba yalçın da gözümden kaçmadı. ellerine sağlık.




posted under | 9 Comments

playlist

resim sağ tarafa taşmış. bi şeyler yazalım aşağıya insin.


werchter'e hazırlanıyoruz yavaş yavaş. hollandalılar son anda bi yamukluk yapmayacak inşalla verecekler vizeyi. idata'da çalışanları güvenlik hariç pek güleryüzlülerdi. kıllandım biraz.

kimse bilmezdi ben bu şarkıları dinlerdim ya yaaa. sex on fire tabi. mainstream! avrupalılar bıkmış artık her konserde kol. whores of leon falan diyolar. ayıp ulan.

kings of leon - mary
kings of leon - the bucket
kings of leon - molly's chambers

elbow'un son albümü de baya bayıkmış. az çalsınlar. şunu bunu çalsınlara da başlıyorum. the fix çalsınlar. sahneye atlamak gibi bir iddiam yok bu sefer. the fix çalsalar güzel olur sadece. bir kış güneşi değil.

elbow - the fix
elbow - open arms (albümün en hareketli şarkısı)
tarkan - kış güneşi

şöyle bi 80'lere de inelim.

yazoo- situation
dexy's midnight runners - come on eileen
men without hats - safety dance
n.w.a - straight outta compton (ice cube bu, rap falan niggas with attitude. ezberleyip cadde trafiğinde söylemek lazım.)
the buggles - video killed the radio star
duran duran - hungry like the wolf

2 gündür harry potter filmlerini izliyorum. 3.'den başladım, en çok da onu beğendim. zira ilk 3 kitabı okumuştum. 3.'yü de okulda okutmuşlardı hatta . alfonso cuaron'un hatırına izledim (children of men). keşke o devam etseymiş seriye. bu son part 1 hariç diğerleri pek sinmedi içime.

gary oldman da dünyanın en iyi aktörü. random 4 şarkı daha.

soundgarden - black hole sun
hooverphonic - sometimes
bloc party - this modern love
arctic monkeys - when the sun goes down

seyirci sikip atmış.


taşan resim artık aşağılardadır sanıyorum. bakalım.

az daha sabret.

yılmaz özdil style.

yaşasın

laiklik!

...

shazam'a kaydettiğim şarkılar silindi. kötü oldu. baya şarkı listelemiştim dinlemek için. ilk defa duyduğum bir doors şarkısı da varı şimdi onu arıyorum. bulsam bile hatırlamıycam heralde. üzünç. nerde dinlediğini bile hatırlamıyorum. sarhoştum, bi yerde yatıyordum, doors çalıyordu. o kadar. soul kitchen lan galiba. hadi kendimi kandırıyorum. soul kitchen olsun. rüyamda mı gördüm lan. neyse sağlık olsun.

paris'de jim morrison'un mezarına gideceğiz inşalla.

ya da gideceğim.

foobar'a morrison yazınca şöyle ilginç bi şey de buldum. entourage ost.

mark morrison - return of the mack
the doors - love street
portishead - magic doors
arctic monkeys - red light indicates doors are secured

her yol werchter'e çıkıyo.

editors - smokers outside the hospital doors

bu da gözüme çarptı.

yıllığa

suede - beautiful ones

'ın sözlerini yazmış olabilirim. büyük ihtimalle yazmışımdır. inşalla yazmışımdır. sarhoştum hatırlamıyorum.

jimmy mathis - bubba sparxxx

ben rap dinlemeye başladım beyler. ona göre. yalnız hangisi sanatçı hangisi şarkının ismi emin değilim. -


tv on the radio - staring at the sun

alternatif sahnedeyiz. seasick steve diye bi eleman var, 3 telli gitar çalıyo. ona biraz bakınır geliriz. sonra ana sahneye koşuyoruz.

the hives - two timing touch and broken bones

geberdik zaten heralde. ama aloe blacc var. canlı görmem lazım. tekrar alternatif sahnedeyiz.

aloe blacc - i need a dollar
aloe blacc - loving you is killing me

baya ilginç bir tarzı var bu adamın. bir bilmece gibi, çözemedim ben seni.

artık dinlenebiliriz biraz. james blake vs anouk farketmez. arada eels gibi bi saçmalık var. kardeşim dinliyo shrek ost'den. sabaha koysana onu. neyseki qotsa var o sırada. sonra linkin park vs beady eye. en ergen halimde bile linkin park dinlemedim. yan çadırdan arkadaşlarımla liam gallagher'u görmeye gidiyorum. hurts vs chemical brothers tercihim o anki enerjime bağlı. hurts dinleyerek sızabilirim ya da

my finger is on the button...
dııt dıt dııt

artık geberdim sabah uyanmam.

o değilde alternatif sahneyi açan warpaint de baya transsal müzik yapıyomuş. keşke onlar kapasalarmış. neyse, bi bildikleri vardır adamların.

e resim alttadır artık heralde.

coştum ben baya.

iyi

geceler.

...



posted under , | 0 Comments

take me home tonight

80ler müzik olsun, moda olsun popüler kültür olarak sınıfta kalmıştır bence. ama buna rağmen en karakterli decade aynı zamanda(decade'in türkçesi yok? onyılı beğenmedim.) yani zaman makinesiyle yanlışlıkla 80lere gitsem, kimseye sormam anlarım 80lerde olduğumu. çirkin bir farklılığı var.

neyse konuyu filme bağlamak için girdim 80lere. take me home tonight seksenlerde geçiyo tabi ki. fena film değil. bu filmleri filmlerden özetleme işini kaptım baya. superbad meets dazed and confused diyorum.

öyle 2 saat durmadan güldüren bir film değil. ama komedi filmi. arada derin mevzulara inmeye de çalışıyor ama çok bayat (cheesy) olmuş oralar. soundtrack filmden iyi. 80lerde güzel şarkılar da yapmışlar insanlar. kim seçtiyse bravo.

10 üzerinden 6.9 veriyorum.

posted under | 0 Comments

serkan

blog'u kapıyorum. sadece bu videoyu izliyoruz artık. gülme anlayışım değişti, hiç bir şey komik gelmiyor.


posted under | 0 Comments

playlist

kings of leon - back down south
timber timbre - black water
can - vitamin c
black lips - modern art
hakan peker - bir efsane

odam şimdi sensiz soğuk ve karanlık
yıldızlar sanki sönmüş ay bize küsmüş
aklımdan çıkmıyor hiç o güzel sesin
bir görmek için seni neler vermezdim.

bir efsaneydi efsaneydi senle beraber olmak
gözlerinde buluşup ellerine dokunmak
saatlerce uzanıp hep yanında kalmak
bir efsane senle beraber olmak

her yerde bizim şarkımız çalınıyor bak
neler neler söylüyor bir dinlesen ah
silmek çok zormuş diyor seni kalbimden
sessizce ahlıyorum dertten kederden

bir efsaneydi efsaneydi senle beraber olmak
gözlerinde buluşup ellerine dokunmak
saatlerce uzanıp hep yanında kalmak
bir efsane senle beraber olmak

seninle yaşarım ben her hatırada
sana koşarım kapım her çalışında
neden neden yoksun şimdi yanımda
alışamadım hala ben yokluğuna

bir efsaneydi efsaneydi senle beraber olmak
gözlerinde buluşup ellerine dokunmak
saatlerce uzanıp hep yanında kalmak
bir efsane senle beraber olmak

posted under , | 0 Comments

rambling madman

* bi ödevi turnitin'e yüklemekten müthiş bir haz duyuyorum. çalıyorum, çırpıyorum, plagiarismin kitabını yazıyorum. %6 diyo mal. hepsi de tırnak içinde. bayılıyorum. keşke her ödevi turnitin'e yükletselerdi.


* uyku benim için kutsaldır. uykuma saygı göstermeyene saygı göstermem. tam dalmışken kafama su döken biri olursa hayatımdan silerim. suratına bakmam bi daha.

* tekerlekli sandalye basketbolu baya ilginç bi spormuş. ilk defa tam bi maç izledim. amerikan futbolu gibi perdeleme falan var. çok zora benziyor. üçlük falan atıyo adam, helal olsun.

* piledriver waltz ne muazzam bi şarkıdır.

* hem stresin hem alkolün bünyeye zararlı olması mantık dışı. kim düşündüyse kınıyorum.

* klose, inzaghi, crespo. hiç sevmem.

* formalite sınavım var yarın. normal paper'da bile espriler yapıyorum şu sıralar. sınavı okuyacak hocaya allah kolaylık versin.

* allah'a inanmayan biri bana allah kolaylık versin dese bütün gün ne demeye çalıştığını düşünürüm.

* bi haftadır o kadar çok rakı içtim ki, afedersin bokum rakı kokuyodu geçen gün.

* uykum geldi. pikenin az, yorganın fazla geldiği dönemdeyim.


posted under | 0 Comments

playlist

mazzy star - halah


aşağıya hope sandoval'ı yazmayı unutmuşum.

kings of leon - molly's chamber
alex turner - piledriver waltz
the black keys - howlin' for you
the black keys - tighten up


posted under , | 0 Comments

ladies of music

bayanlar baylar, bir ödev erteleme yazısıyla daha devam ediyoruz. şu anki planım bloga yazarak bir tempo yakalayıp, paper'a devam etmek. bakalım. ha bugünkü konumuz müzik camiasından hoş hatunlar. bazıları kadın, bazıları kız, bazıları bayan. hatun hepsini kapsadığından dolayı seçtim. bayan niyeyse sevilmiyor. blog'un 'kadın' okuyucuları gün gittikçe arttığından artık daha dikkatli olmamız lazım. zamanında burda bikinili hatun fotoraflarından dvd ödüllü tahmin yarışması yapardık be.


neyse. belirli bir sıraya koyamadım. çok denedim, olmadı! bir de tabi dış görünüşleri kadar seslerinin, müzik, kılık kıyafet, ve yaşam tarzlarının da önemli olduğu bir 'skala'dan geçirerek seçtim hepsini. bilginize.


alison mosshart



alison aslında bir numara ya. bundan sonrasını sıraya koyamadım diyelim. of nerden başlasam bilemedim. bi kere ismini ilk kez duymuyosunuzdur belki de. placebo'nun meds'inde "beybi did you forget to take your meds?" diyen abla - hakiki kız olan-. yaa işte.


tabi bir placebo şarkısıyla blog'da ve gönlümde yer edinmedi alison. her şey şununla başladı;


<iframe width="420" height="345" src="http://www.youtube.com/embed/g5_c8qH9cZo" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>


saçları müsaade ettikçe sırf sesten ibaret olmadığını gördük. aslında suratında kelimelere dökemediğim hafif bir yamukluk var. farkındayım. domuza benziyo sanki. ama benim en sevdiğim hayvan da domuz zaten.


iyi saçmaladım. her şey orantıda değil zaten. overall bi tatlılık var hatunda. duruşunda falan bi şeyler var. hayatı çözmüş gibi böyle, eğlenmesine bakıyo.


şimdilerde the kills adlı grubu var. vv diye de bi takma adı var. gereksiz bilgi.



zooey


birinci olmadığından gönlünü almak için ona ismiyle hitap ettim. aktris desen, oyuncu desen, insan desen birinci olurdu. ama iş müziğe gelince, yukarıda bahsettiğim skaladan dolayı birinci olması mümkün değildi. zira çok bayık şarkılar yapmakta. sırf smiths falan coverlasa belki birinci olabilirdi. bi de takıldığı tip hoşuma gitmiyo. ne de güzel çıkmış, in the sun klibinden. listenin üçüncüsü kim değil az sonra.



kim deal


wordplay! listenin en çirkin insanı kim deal. yaşlı da artık. ellisine merdiven dayamış, çıkmış merdiveni, yukarı çekiyo altmışlar için. e peki neden listeye aldın onu komutan?!


pixies.



pixies olmasa nirvana olmazdı. nirvana olmasa müzik olmazdı...


bi sonraki hatun kim gordun mu?


kim gordon


wordplay! valla espri yapmak için seçmedim. aynı mantık devam ediyo. sonic youth olmasa pixies olmazdı dan. hem iki kim olmadan olmaz. himym'de bile bahsediliyodu galiba bundan? aycan? ayrıca kim gordon ben doğmadan önce şarışındı, güzeldi.



rock tarihi dersine dönmeye başladı. wanda jackson falan demeden günümüze dönsek iyi olacak. kim var sırada?


lykke li


valla baya araştırdım adı kim olan birini ama bulamadım. likili geldi aklımda. pek şarkısını da bilmiyorum gerçi. ama listemde yani.



i blame coco



bu hatunun hiç bir şarkısını bilmiyorum. adını bile bilmiyorum. lykke li fotorafı ararken rastladım. werchter'de de çıkıyo ondan koydum. dinleriz bi ara.


oh land



garip bi ismi var. şarkı söylemeden bile para kazanabilirmiş gibi güzelliğiyle. bir iki şarkıyla last.fm hatırlattığı için girdi listeye. torpilli bi de.


Olivia Merilahti



adını yeni öğrendim olivia'cım ama bil ki bu liste sırayla gitseydi yukarılarda olurdun. kahkülden kazandığın gibi, on my shoulders gibi koca bir yaza damgasını vurmuş bir şarkı da senin. zooey'nin aksine takıldığın tip de efendi bi adama benziyo.


françoise hardy



yoruldum artık ödeve başlama vakti. tartışmasız bir isimle noktalayalım dedim. güzelliği tartışılmaz heralde. sesi de fena değil şarkıları pek bana göre olmasa da. daha önemlisi, rock camiasındaki etkileridir heralde. baya bi şeyler yapmış ben de yeni öğrendim. bob dylan françoise'yla tanışmadan konsere çıkmam diye tutturmuş mesela. mick jagger'la takılmış falan filan. tanrıça gibin.



bugünlük bu kadar. kesin unuttuklarım olmuştur. zaten baya kişisel bir listeydi. gocunmak yok. çok yorum yapıyosunuz, cevaplamaktan yoruluyorum. biraz beni de düşünün. listede göremeyip üzüldüğünüz hatun kişileri yorum kısmında paylaşmayın. ben de artık 1 ay bi şey yazmam zaten.




posted under | 0 Comments

hier encore

posted under | 0 Comments

citizen kane

yıllar geçti bunun kadar güzel bir film çekilemedi. geberdim gülmekten.

posted under | 0 Comments

i am number four

böyle bi kötü filmler blogu olsa, yazarı yeni filmlerden en kötülerini seçse, biz de onları izlemesek güzel olurdu. gerçi artık sadece isminden filmlerin kalitesini anlayabiliyorum. fragmanı da izlediysem filmi izlemiş kadar oluyorum.

yine de izledim i am number four'u. bok gibiydi. twilight kopyası olmuş. ayrıca eve "filmler indirdim izleriz" diye giren memo'yu, bu filmi seçtiği için tebrik etmek istiyorum.

filmde sadece iki güzel şey vardı. bir müzikler, iki başroldeki hatun. bi de türkiye'yi gördük kızın kitabında. onun dışında senaristler hangimiz daha klişe olabilir diye iddia'ya girmişler gibi. çok fazla ergenlik var filmde. cheesy espriler hem kötüydü hem de yanlış yerlerde kullanılmıştı.

ha bi de ingilizce konuşan uzaylı fena değildi. baya iyiydi hatta. kendi filmini çeksin o. olur. köpek de iyiydi baya. uzaylıdan sonra en iyi aktör oydu filmde. sırf duruşuyla sahne çalıyodu. bravo. sonda ölse sinema tarihine geçerdi.

evet film o kadar kötü ki spoiler falan kasmadım. bi şey kaybetmezsin. belki gülmek için izlenebilir ama o bile zorlama olur.



posted under | 2 Comments

limitless


iyi film. fikir yaratıcı. kitaptan uyarlanmış zaten belli oluyor. insanoğlu beyninin yüzde bilmemkaçını kullanır geyiği vardır ya, ana karakterimizin aldığı hap yüzde yüze çıkarıyor oranı. aslında bi dorian gray falan gibi ruhunu satma olayına benziyo ama yine de orijinal bi fikir.


işleniş güzel. kitchen confidential'dan beri tuttuğum bradley cooper başrolü (morra) iyi kotarmış. robert deniro baya gereksiz bir rolde, zaten oyunculuğunu overrated bulurum. al pacino'ya daha çok yakışırmış.


haplı ve hapsız olmak; farkı renklerle, sonsuz zoomlarla ortalama bir hollywood filminden çok üstün bi şekilde anlatılmış. yönetmen neil burger'ın dört filmi var ama takip edilmeli. kahramanın yeni süpergüçlerini denemesi falan eğlenceliydi baya.


buraya kadar 10/10 bi film. ama senaryodaki gerizekalılıklar benim puanımı 8'e indirdi. tüm beynini kullanan bir adamın benden akıllı olması lazım. yer yer salaklıklar yapıyor. kitaptan mı senaryodan mı kaynaklı bilemiyorum. bunlar olmasaymış bir şaheser olurdu benim gözümde ama şimdi sadece ortalamanın üzerinde diyebilirim. tavsiye ederim.

posted under | 1 Comments

stoch


miroslav stoch, 2 senede 2 şampiyonluk. ikisinde de takımını sırtlayan oyuncu.


ama chelsea'de oynayamaz.

posted under | 0 Comments

tembel hayvan



posted under | 0 Comments

bulls

bazılarınız benim chicago bulls taraftarlığımı benimsemekte güçlük çekiyor. bir açıklama yapmam gerekti.


her şey şans eseri bir maçlarını izlememle başladı. adamlar muhteşem savunma yapıyor, hücumda topu maksimum düzeyde paylaşıyor, ama sıkıcı da değiller rose gibi bir adam da var gerektiğinde çılgınlıklar yapabiliyor. baktım koçları da değişmiş bu sene, adamın ilk head coachluğu. iki sene önceki boston serisinden de bir tanışıklığımız vardı tabi ama o zaman bu kadar etkilememişler beni. bi kirk hinrick varmış zaten sevdiğim. omer asik de var tabi, unutmayalım.


sonuçta sezonun başında kanım ısındı, bütün sezon izledim takımı. ayağım alçıdayken adamları birinci yaptım normal sezonda. şimdi dünkü miami maçında, bu sezon galatasarayın bütün maçlarından daha fazla heyecanlıydım. toplamından diyorum.


bu noktada, türkiye hariç tüm spor olaylarında underdog'u desteklediğimi belirteyim. luis enrique'li kluivert'lı barcelona'yı yıldızlar karması madrid'i yensin diye severdim. şimdi yıldızlar karması madrid'i barcelona'nın dominant oyununu geçsin diye seviyorum.


montoya bıraktığından beri formula bir izlemem. hakinen'i severim. schumaer'den nefret ederim. lakers'ı sevmem, kobe'yi sevmem saygı duyarım. kaybetmeye alışmış arsenal taraftarıyım. fever pitch kitabının etkisi vardır.


--


tamamen bağımsız olarak ergün penbe ne kadar serinkanlı bir adamdır. adam uefa kupasını kazanmış, ilk penaltıyı atmış. daha sahada röportaj yapılıyo. o kadar rahat ki adam "bugün de doğum günümdü zaten attım gol oldu" diyo herif sanki sivasspor'u yenmiş ligde.


--


ödev yapmamak için uzattıkça uzatıyorum. sonuçta chicago miami'ye verebilir seriyi. ama şu ilk maç bile yeter bana. favoriyi yenmeyi seviyorum. aycan'ı yenmeye bayılıyorum. o yüzden bulls şampiyon olsun istiyorum. 3 sene üst üste şampiyon olsunlar, bırakırım desteklemeyi diye düşünüyorum. ama söz vermiyorum belki çok bağlanırım.


bunun yanında yabancı bir ülkenin takımını destekleyenleri anlamayan insanları anlamıyorum. ben mesela yabancı olsam türkiye'den trabzonspor'a hemen kanım ısınırdı. 4. büyük işte ne güzel. yeter bu kadar. ödev vakti. 2 haftadır bir gram dersle ilgili bi şey yapmadım. bıktım, konstantre olamıyorum, motivasyonum sıfır. bitse de gitsek modundayım. çarşamba günü iki sunum yapmam lazım. silkelenmem lazım.

posted under | 0 Comments

epl 10-11

bbc döktürmüş yine.

posted under | 0 Comments

kupanıza sahip çıkın arkadaş.



bu ramos'dan daha eğlenceli olmuş. ilk yerden alan adam ve yetiştirmeye çalışan arkadaş renk katmış.

posted under | 0 Comments

sinyor çeng

nereye kadar gülmeyeceksin?



camera making business

posted under | 0 Comments

playlist

manhester orchestra - virgin
brazzaville - bosphorus
brazzaville - taksim
patsy cline - crazy
weezer - unbreak my heart
ahmet koç - total eclipse of the heart

posted under , | 0 Comments

an epic showdown

aycan community'ye de el atmış. nerede eğlence vay oraya gidiyor. eğlence kalmıyor.

posted under | 0 Comments

mdgdb

gün geçmiyor ki blog çılgın gençliğin bir çılgın planına daha alet olmuyor. bu gün geçmiyor ki kalıbına pek hakim değilim, yanlış kullanmış olabilirim.


movie drinking game database

evet efenim, budur. ordan burdan toplayarak, deneyerek kendi çapımda bir database oluşturacağım burada. ilerde torunlarımız bakıp da oynayabilecekler. torunlar, aşağıdaki kelimeler ya da olaylar filmde geçtiğinde, alkol içeren bir içkiyi hızlı bir biçimde içeceksiniz. shot diyoruz biz şu an. alkol falan yasaksa ya da kalmazsa, bulursunuz siz bir şeyler. "muhtaç olduğunuz kudret, damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur."

last man standing (lms) : ayakta durabilen son kişi kazanır.

battle: los angeles

staff sergant (lms)
fire
civilians

apollo 13

houston (lms)

scarface

fuck (lms)

top gun

her uçak kalkışında
biri şarkı söylediğinde
rock çalarken hızlı giden bir araç gözüktüğünde
füze kilitlendiğinde
bunun üstünde daha çok çalışmak lazım ve de sıkıldım. internette dolu şey varmış zaten, kopyalıyorum.

Horror Movies: Drink each time ...

... someone dies.Drink twice if it's a cop or other authority figure.

... someone has sex.Drink twice if someone REFUSES sex.

... whenever there's onscreen nudity.Drink twice if it's female.

... you can see the killer, but the characters cannot.

... the killer is wounded, but not killed.

... someone screams.Drink twice if it's a male.

... there's a "false scare" (a cat jumping off a shelf, etc.).

... the power goes out just before the killer arrives.

... the car won't start at a crucial moment.

... the gun runs out of bullets at a crucial moment.

... a character trips or falls while being chased.

... the "dead" killer gets up for one final scare

Zombie Movies: Drink each time ...

... a human gets bitten.

... a named character becomes a zombie.

... someone kills a named character zombie.

... someone explains how to kill a zombie (i.e., "aim for its head!")

... fire is used to frighten or kill a zombie.

... someone shoots a zombie in the head.

... someone uses an unorthodox weapon (guitar case, beer stein, human limb, etc.), and it works.

... the zombies dine on human flesh.Drink twice if the victim is dismembered.

Big-Budget Summer Action Movies: Drink each time ...

... a city is threatened with destruction.Drink twice if it's New York, London, or Paris.

... a recognizable landmark is damaged or destroyed.Drink twice if it's the Statue of Liberty, Big Ben, or the Eiffel Tower.

... a child or animal is saved from imminent danger.

... someone refers to someone else as "sir."

... someone assembles a team.Drink twice if they actually say "we've assembled a team."

... someone explains a piece of technology.

... there's a recruiting, training, or preparations montage.

... someone has sex. Drink twice if it's Ben Affleck.

... the soundtrack breaks into rock music.

... the action drops into slow-motion.

... someone removes a shirt or coat, revealing a white undershirt/bra.

... the original plan goes wrong.Drink twice if someone dies when it does.

... a character sacrifices themselves to save the day.Drink twice if it's a minority character.Drink three times if it's a foreigner.

... the hero kisses the girl.Drink twice if it's just before the climactic scene..




posted under | 0 Comments
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

aycan iddiaları

1. 2010-2011 sezonunda bucaspor'da forma giyen torric jebrin bundan 5 sene içinde chelsea ayarında ( şampiyonlar ligi'ne ilk iki torbadan seçilen) bir takımında forma giyer. iddia el fakhir gold'una.

not: bulls şampiyon olamadı, stoch hala fenerde. bunları aycan kazandı.

2. kgbb: -5

3. mutuyla iddia: ales'den 40 veya üzeri matematik sorusu çözersem bıyık bırakacam. 40'ın altında kalırsam o bırakacak. sonunda kazanan bıyık olacak.

consumables

  • tim powers - the anubis gates

Blog Arşivi


Recent Comments